16:33

İMDAAAAT DİYORUM ARTIK NE DİYİM!

Uzun bir ara verdim yine ne yapayım.... Kendimde değilim, sebep mi? Sebep ya dimi bi sebebi var çünkü ben ben değilim 10 gündür! Arda da Arda değil. Nasıl oldu anlamadım ama benim oğlum küçük bir canavara dönüştü. 2 seneye yakındır içinde taşıdığı canavarı çıkardı galiba ortaya. Olamaz diyorum bu benim oğlum olamaz nasıl oldu da böyle oldu... Uykuya dalma sorunumuz çığ gibi büyüdüüüüüü.... Ve bu çocuk daha 10 gün öncesine kadar yatağında kendi kendine uyuyan bir çocuktu. Anlatılacak gibi bişey değil yaşamak lazım. Ne yatağında yatıyor ne ayakta sallanmayı kabul ediyor, ne de birlikte yatmayı kabul ediyor yatma lafını duydu mu tepiniyor resmen , yorganı tekmeliyor hacı yatmaz gibi sen yatırıyorsun o kalkıyor.... Ne olur bir çözüm bilen varsa paylaşsın uyku ilacımı versem ne yapsam : ))))
( Bu arada ikinci 4 lü azıları çıkıyor galiba ama ya uzun bir süre daha böyle kalırsa ne yaparım ben ) Hiç iyi değilim dostlar hiç : (((

10:01

Bİ MİYYON , Bİ MİYYON....

Dün akşam iş çıkışı pazara gittik annem, Arda ve ben. Arabasını yanıma almadım zaten pek bişey almayacağım diyerek... Pazarın ortasında koşturdu durdu, bütün tezgahlardaki adamlara yaklaşarak an güzel ses tonuyla " amda, amda, amdasııııı " deyip durdu. Bunu söylerken de nedense en sonunda söylediği amcaya amcası diyor.. Banada bir ara annesi deyip duruyordu ya işte aynen öyle, gerçi şimdi "Annediiim " diyor ve ben mest tabiki. Bütün pazar alışverişi boyunca bizi gülmekten öldüren ise, pazarda bir milyon,bir milyon diye bağıran amcalarla birlikte "bi miyyon , bi miyyon " diye bağırması oldu, ama avazı çıktığı kadar. Onlar ne derse Arda da tekrar etti durdu,papağan benim oğlum bu ara.
İşyerindeyim , yapmam gereken bir sürü şey var ama sallayarak yapıyorum bu ara, evime daha çok vakit ayırmaya başladım bu günlerde. Uzun bir süredir aynı yemekler etrafında döndüğümü çevirip çevirip yaptığımı fark ettim ve yaprak sarma yaptım dün mesela. Beni yemek yapmanın dinlendirdiğini söylemişimdir daha önce ama bu ara atlıyordum bu detayı, evim yemek dolu olunca huzurumda artıyor benim.... Çamaşırım da yok birikmiş, bu ara daha bir huzurluyum sanki ama uzun sürmez biliyorum. EEEE heralde daha şimdiden uzun sürmez dersem beyin yönlendirir tabi... Kötümser kişiliğim ağır basıyor bazen işte. Oğlumla konuştum biraz önce ne yiyorsun diyorum telefonda " seeetin " diyor zeytin yiyormuş zeytin delisi ama ağzında geveleyip suyunu iyice sömürüp posasını geri çıkarıyor, neyse alacağını alıyordur diyorum bende. 21 aylık oldu bu ara da benim böcüğüm... 2 yaşa 3 ay kaldı...

15:16

NELER OLDU NELER ..... SAKAR HÜLYA ANILARI...

Valla ben bile inanamıyorum artık hayatımda olanlara, çalkalana çalkalana gidiyoruz hayırlısı... Aslında anlatacaklarım geçtiğimiz cumartesi gerçekleşti fakat ancak kafamı toplayıp yazabildim. Şok durumlarındaydım bir kaç gündür.
Annem hasta bayramdan beri, stresten sıkıntıdan sanırım vücudunda şişlikler ve alerji tarzı bişeyler çıkmış. Onu kafaya takıyorum bayramdan beri zaten... Hafta sonu Arda yı da alıp yanıma işe gideyim de annem bir cumartesi dinlensin demiştim aslında ama nerden bilebilirdim bunların olacağını. Bilseydim o günün lanetli olduğunu evden bile dışarı çıkmazdım valla. Ne gündü hala aklıma getirmek bile istemiyorum.
Neyse çıktık oğlumla yola kafamda yorgun biraz annem iş stresi falan derken düşüne düşüne gidiyorum yolda. Tam 1 metre genişliğinde şeridi olan bir virajdan geçmem gerekiyor ve arkada da bir gerizekalı taksici çok acelesi var galiba ( ! ) kornaya basıp duruyor. Çocuk var arkada da doğal olarak dikkatli dönüyorum virajı, çok tehlikeli bir yer çünkü
dar olduğu gibi bir de çift yön, geliş gidiş yani. Ve çok işlek bir yok bir anda o daracık virazda karşına kamyonlar hatta tırlar bile çıkabiliyor. Onlar geçerken sana yer kalmıyor yani düşün artık. Neyse tam virajın sonuna geldim düzlüğe çıkmak üzereyim ( bu arada arabanın vitesinde de sorun varmış, ikiden bir türlü üçe atmıyor, sorunlu gün diyorum ya ) daracık yol bir de kaldırım bozuk, 10-15 cm yükseklğinde bir kaldırım ama bozuk... Sıyırmamla jilet gibi kesti lastiği... Çektim sağa, arkada Arda kaldık öyle ... İndim baktım lastik kesilmiş ve inmiş. Lastik değiştiremem, hemen iş yerinden bir arkadaşı aradım geldi 5-10 dk içinde sağolsun ama lastiği değiştiremedi... Neden mi? Arabadaki lastiğin vidalarını açan alet yalama olmuş... Yarım saat kadar uğraştık, Allahtan yanıma Ardanın yemesi için bişeyler almıştım da kahvaltısını yaptı arabada. Beceremedik lastiği değiştirmeyi. Sonra dedim ki yoldan bir araba çevireyim. Onun aletleriyle deneyelim bir de olmadı yine o da uymadı. Ama bu duran arabadaki adam nur yüzlü diye tabir edilen derecede temiz yüzlü yaşlı bir amca. Arabada çocuk olduğunu ve benim ağlamak-
lı olduğumu da gördüğünden midir nedir benden daha çok üzüldü ve hemen bir başka araba durdurdu başka bişeyler denedik, ama inanın ki çok uğraştı her yolu denedi? Siz olsanız bu kadar koşar mıydınız bir insanın yardımına?? Anahtarı uymadı bizim arabaya alıp gider dimi ? Hayır beni öylece bırakmadı sonuna kadar uğraştı. En sonunda bir lastikçi aradı kendi telefonuyla hem de ve lastikçi 10 dk içinde yanımızdaydı. 5 dk için de de lastiği yaptı ve 10 YTL aldı sadece. Kendi arabasıyla geldi lastiği değiştirdi ve sadece 10 YTL aldı.
Bu arada bir de ne yaptı bu akılsız kişilik bilin bakalım, tabi o arada abimin araması ve annemin rahatsız olduğunu eve dönmemi söylemesi de cabası oldu... Arda arkada otururken kapıyı maçıp düşmesin diye onun tarafındaki kapıyı kilitlemiştim. Sonra karşıdaki kapıdan içeri uzanıp eline bir parça daha kek verdim ve arabanın koltuğuna elimdeki anahtarı bir güzel koydum ve kapıyı pat kapattım, bizim güvenlikli arabamızda tak kendini kilitleyiverdi anahtar içerde kalınca... Arda içerde hadi bakalım başımdan aşağıya kaynar suları bırak kaynar asitler boşaldı.... Beni o an kesseler herhalde canım acımzadı o derece uyuştu vücudum. Ne yaptık; Arda biraz anlatmaya çalıştım camın kenarındaki kilidi yukarı kaldırmasını ama oyun sandı ve içerden bana gülerek falan konuşmaya başladı. Korkarsa ben daha da panik olacağımdan bir an önce çözüm bulmalıyım dedim ve arka camı elimle biraz aşağıya doğru indirdim ve bastırmamla içindeki tırnağı kırdım ve kapıyı açtım. Fakat bu seferde cam açık kaldı. 1-2 cm. Nasıl rahatladım anlatamam. Hep tvlerde izlerdim arabada kilitli kalan çocukları. Düşündükçe nefesim kesiliyor. Ya camı açamasaydık ne olurdu. Valla diyorum ki ben o korku ile camı bile kırardım herhalde Arda ağlamaya başlasaydı. Şaşılacak kadar sakindi benim oğlum o gün lastik yapıldı , içerde kaldı falan bir saatten fazla arabanın arka koltuğunda oturdu. Şaşırdım.
Felaket bir gündü. Sonra eve döndüm anneme baktım iyiydi Arda yı tekrar anneme bırakıp işe döndüm, arabayı yaptırması için arabadan anlayan bir arkadaşa verdim. Yaptırıp pırıl pırıl bana geri getirdi sağolsun. Sadece lastik değişti ve camın tırnağı değişti. O gün akşama kadar sadece bir şeyi düşündüm. Ben o gün bir arkadaşıma gidecektim araba ile biraz uzak bir mesafe acaba oraya gitmemem mi gerekiyordu tek başıma Arda ile. Belki o yol başımıza daha fazla dert açacaktı..... Ve bir de o amcayı düşündüm nasıl oldu da o kadar arabanın içinde ona rastladım diye... " Hani kul sıkışmayınca hızır yetişmezmiş ya " ? ? Acaba mı? dedim tüm gün ..... Sana çok şükür Allah'ım.
Bu arada üstteki resimler Arda nın kendi çekimleri bu ara makineyi ne zaman elime alsam haykırarak istiyor vermezsem deliriyor ve en sonunda bu eserler çıkıyor ortaya.

Posted by Picasa

11:16

EVMİZE GEEEDİK ....

Arda'nın bu ara favori cümlelerinden biri de bu. Evmize geediik ! Nereye gidersek gidelim arabayla eve yaklaştığımızda nasıl anlıyorsa hava karanlıkta olsa başlıyor bunu söylemeye sevine sevine. Bayıldım yine dün bu konuşmalarına. Bu gün hüzün çöktü yine içime işteyim ama aklım ve kalbim yine oğlumda kaldı. Bayramı dolu dolu geçirdik oğlumla kucak kucağa can cana.... Ama sonu yine ayrılık, neden bu kadar vicdan muhasebesi yapmaya başladım içimde anlamıyorum. Sabahları uyandığında beni " annesi,annesi" diye kısık bir sesle çağırması kulaklarımda çınlıyor yine. Bu sabah beni göremeyince ne yaptı acaba diyorum yine kendi kendime. Bir an önce kaçıp oğluma gitmek istiyorum yine. Uzun tatilsiz bir dönem var yine önümüzde hep bayram tatillerini bekliyordum onlar da bitti, hadi bakalım başka tatil de yok.
Güzel şeylere dönelim, he bu arada bayramda arabamız da bize kelek yaptı akünün ömrü bitmiş aküyü taktırana kadar minibüslerle dolaştık. Dün Cevahire gittik, ama felaket kalabalıktı nefes almaya bile yer yokyu diyebilirim. Yemek yemeye bile yer bulamadık diyebilirim. Neyseki bazı yerleri sakindi de oraları dolaştık. Koçtaşı gezdik mesela güzel şeyler vardı ben beğendim yani, bir kere daha sakin bir zamanda gideceğim inşallah. Çok gezdik kalabalıkta olsa eğlendik. Ardanın nar keyfine diyecek yoktu. Bardakta nar yiyişini resimleyemedim makinenin pilleri bitti. Tam bir nar hastası benim oğlum. İşte öyle ben yine işte, oğlum yine evde, evde deyince aklıma bişey daha geldi. Buket ( amca kızı )nerde? Ebde, Duygu( diğer amca kızı ) nerde? Ebde.... ( Ben soruyorum o cevap veriyor çokta tatlı söylüyor ebde )

21:43

TATİL YAKLAŞIRKEN!


Bana göre çok uzun olan, ama çabuk geçecek olan bir tatil daha yaklaşıyor... Çok ihtiyacımız var,benimde anneminde tabiki Arda' nında.. Çok yorucu günler geçirdim fakat tatil iyi gelecektir yani öyle umuyorum.
Böcüğüm hergün biraz daha büyümüş geliyor gözüme, fakat aramızda kalsın bu günlerde düz duvara tırmanan,hoplayan zıplayan bir yumurcak oldu. Hızına yetişrmiyorum. 2 yaşına yaklaşırken biraz huy değiştirdi. Buna hazırlıklıydım zaten ama yine de zor oluyor. İtirazlar, ben yaparımlar falan biliyoruz az çok okuduklarımızdan... Yolda yürürken bile elimi tutmak istemiyor. Düz yol olsa bırakayım koşsun ama annemden inerken bayır aşağıya iniyoruz, kucağıma alsam taşıyamıyorum,almasam kendi koşmak istiyor aşağıya doğru elimi tutmadan ... Tahmin edin işte gerisini. Kaç gündür uykuya da direniyor ama bu gece şükür ki erken yattı. Bir geçiş dönemidir diyor ve fazla üstüne gitmiyorum. Gelsene, versene, alsana gibi kelimeler de eklendi kelime haznesine , her seferinde gelir misin, verir misin diye düzeltmeye çalıştığım halde ama herhalde bu da ben,ben,benlerin bir parçasıdır diye düşünüyorum.
Bu arada benim oğlum "y" harflerini söylememekte ısrar ediyor nedense. Yeni konuşmaya başladığındandır herhalde düzelir diyorum ama zaman gösterecek. Mesela söyledikleri nat,nap,napma,savus ( yavuz dayısı ) falan gibi. Bir de arabaya "abaya" diyor, hoşuma gidiyor böyle yarım yamalak konuşması ama düzeltiyorum ki, öyle yerleşmesin kafasında. Sabah ben evdeysem baba gitti anne geldi şeklinde ard arda uzun cümleler de kurmaya başladı. 2 yaşına kalmaz çözülecek herhalde dili tamamen.. Bakalım hayırlısı..
Bu arada herkesin kurban bayramı mübarek olsun,herkes huzurlu ve sevdikleriyle bayram geçirsin inşallah.....
Yarın ve cumartesi bayram öncesi olması sebebiyle çok yoğun olacağım hadi hayırlısı....
Posted by Picasa

17:14

HAFTA SONU!

Nasıl geçtiğini anlamadığım tempoda bir hafta sonu geçirdim yine... Aman zaten anlamaya da çalışmadım, anlamaya çalışacak kadar çok vaktim yoktu çünkü... Akışına bıraktım biraz yani. Fotolarımın tarihini görmezden gelin yine noooolur, çünkü ben artık bu konuda yorum yapamiyciiiim... ( Dayanamadım yine yapacağım, nasıl olduğunu anlamadığım şekilde 11. ay yerine 6. ayı girmişim tarih girerken, bence sorun makinemde !!!! çünkü her pil değiştirdiğimde tarih girmek zorundayım ve acele ettiğim anları yakalarken tarihi hatalı giriveriyorum işte ) Hafta arasından bir resim bu kahve, petibör ve kitap keyfi... Uzun zamandır kitap okumakta zorlanan ben bir kitaba başladım ama pek sarmadı, ağırdan alıyorum yani. Ama yine de eğlence olsun diye bakıyorum arada bir...



Bu da hafta sonu tatlımız, petibörlü sakızlı muhallebi. Cumartesi gecesi bir baktım dolapta açılmış ve bir bardak içilmiş kutu süt ( Arda ya şişe süt alıyorum , eğer kullanmazsam ziyan olacak ) , değerlendireyim dedim ve böyle bişey çıktı ortaya... Güzelde oldu ama... Arda hiç tatlı yemiyor, belki de iyi yapıyor öylesi onun için daha iyidir bilemiyorum, ihtiyacı olsa zaten yer deyip geçiyorum ısrar etmiyorum.


Arda bu ara eline her kalem aldığında geçiyor topların başına, ben de aman duvarlar, koltuklar sağlam kalsın diye ses çıkarmıyorum. Boyanmadık 1 cm yerlerini bırakmadı. Bu resmi cumartesi çekmiştim ama bu gün itibarı ile toplar simsiyah oldu. Sonra da bayıla bayıla oynuyoruz toplarımızla. Bu hafta sonu oğlumla gezdik bol bol... Belki de o yüzden anlamadım zamanın nasıl geçtiğini. Dün akşamda saat 20:30 gibi tutturdu park diye. Hadi dedim giyindik çıktık parkta gezdik karanlıkta merdiven indik çıktık, dolaştık işte avare avare. Eskiden olsa kucak derdi ama yarım saatten fazla dolaştık gıkı bile çıkmadı... Bir ara parkın ıslak kumlarının üstüne yazın olduğu gibi oturmaya yeltendi ama neyseki durumu geçiştirdik. Biraz ısrar etti ama unuttu sonra...

Konusuz ordan burdan bir yazı oldu gene biliyoruma ama yazıyorum işte ordan burdan kafam çok dolu, işler mahvetti beni yine bu gün eve gidip rahatlamaya ihtiyacım var.
Posted by Picasa

14:26

PAYLAŞMAK İSTEDİM : )

Uygun fiyata ve çok eğitici bir sürü ahşap oyuncak var bu sitede ... Bayıldım, şimdilik birşey almayacağım olanlar yeterli fakat en kısa zamanda bir kaç şey almak için unutmayayım hem de paylaşayım istedim...

11:21

YAĞMUR....


Hani yağmur genelde İstanbul'u felç eder ya, dün yağan yağmur da benim hayatımı felç etti resmen .... Yağsın tabiki fakat zamanı var kardeşim, bu kadar da hazırlıksız yakalatmasın kendine...
Dün uzun zamandan sonra gideyim de kendime kışlık bişeyler alayım dedim, hem de her zaman alışveriş yaptığım mağazada 4 al 3 öde kampanyası varken faydalanayım istedim. İstemez olaydım, bindim arabaya çıktım yola... Hava gayet güzeldi mağazaya girdim başladım gezinmeye, denemeye v.s.. bir saat kadar mağazada kaldım çıktığımda hiç beklemediğim bişeyle karşılaştım, gök delinirmişçesine yağıyor. Park yeri olmadığından da arabayı biraz uzakta bırakmıştım, şemsiye yok mont arabada... Hadi bakalım arabaya gidene kadar ıslandım. Bir de o arabanın camlarını delecekmiş gibi yağan yağmurda araba kullanmalk zorunda kaldım, ne arka görünüyor ne yanlar... Düşünün işte, normalde öyle havalarda pek çıkmamaya özen gösteriyorum. Sonra neyse zor bela eve vardım. Annemle konuşurken kardeşime bişeyler almak istiyorum bayram için neye ihtiyacı var diye montu yok küçük geliyor eskisi, okula montsuz gidiyor kaç gündür bi türlü alamadım beğeneceğimiz bişey bulamadım, karar veremedim dedi. Çıktık yola kardeşimle Arda yı annemle bıraktık. Yağmur hafiflemişti biz çıkarken tam kontağı çevirdim haydaaaa tekrar camları delmeye başlamaz mı? Çıkmış bulunduk bir kere, bir de ara ara istediğimiz gibi bişey bulamadık bir türlü yakınlarda... Bende de bir inat var ki almaya çıktıysam onu almadan eve dönemem, neyse en az 5-6 yer gezdik ( yağmurda arabadan inip mağazalara bile yürümek çok zordu tabi yerler su birikintisi, yukardan mübarek sicim gibi yağıyor, şemsiye de kırıldı ) neyse zar zor ama en sonunda istediğimiz gibi bişey bulduk fakat bittik tabi. Sonra hemen oğluşumu aldım ve evin yolunu tuttum, sıcacık süt ısıttım Arda' nınkine bal da koydum ( balı ancak sütle karıştırınca verebiliyorum ) ana oğul içtik ve sıcacık yattık....
Ah yağmur beni çok yordun sen dün, ama yağ sakın durma suya hasret bırakma bizi ......

15:47

EMZİK BİTTTİİİİİİİ....

Bir hafta bile olmadan daha emzik olayımız bitti çok şükür. Çok da zor bişey değilmiş aslında sadece biraz uyumaya direndi bir kaç gün ve sonuçta unuttu artık gayet rahat eski düzen uyuyor. Emziği bıraktı bırakalı söyleyemediği hiç bir kelime kalmadı bir hafta da resmen dili çözüldü, diyordu herkes emzik emen çocuk geç konuşur diye gerçekten denk mi geldi bilmiyorum ama "kombi ve makine" dahil olmak üzere kelime haznesi oldukça genişledi. Ne alakaysa akşam eve gider gitmez anne bak kombi diye kombiyi gösteriyor bana. Başından beri hep bir elektronik merakı var zaten ondan olsa gerek diyorum ama ne bileyim... Bir de çok komik benim oğlum uykusunda sayıklamaya başladı rüya gördü galiba, sabah uyandım her zaman ki saatte yatakta dönüp keyif yaparken bir de baktım Arda nın odasından " makine makine makine " diye sesler geliyor. Sesli makineleri pek sevmez oğlum mesela elektrik süpürgesi gibi herhalde bir makine kovalıyordu rüyasında. Ben önce uyandı zannettim çünkü o kadar netti ki odadan gelen ses belki tekrar uyur diye bakmadım ama zaten hiç uyanmamıştı ki : )))
Bu ara bir de okul merakı başladı, ne olduğunu bilmiyor belki ama lego çantasını takıyor srtına okul okul deyip duruyor. Okula gidecekmiş muzur oğlum...
Bu da asla verme taraftarı olmadığım bir şeyi ilk kez verdiğim gün ( danone , markette dolaşırken gördü istedi kıyamadım ve arada bir olur deyip aldım, zira hergün bunlarla çocuk besleyenlere çok kızıyorum ) Arda nın sevinci ve kendi kendine ( kendi deyimiyle kemdim ) yediği anların resimleri, öyle güzel yiyor ki yarısı yere yarısı göğe... Burnu bile yemiş baksanıza...
Keyif adamı demiştim ya mekanımız koltuk akşamları ana oğul uzanıp günün yorgunluğunu atıyoruz...

Temizlik ruhunda var bu çocuğun eline paspas ya da süpürge almayagör, hemen kapıveriyor... Hafta sonu masadaki tuzlukla oynarken kaşla göz arasında kırdı. Elektrik süpürgesini de hiç hazetmediğinden saplı süpürge ile toplayayım camları dedim ama benim toplamam zar zor fırsat verdi, dur oğlum işim bitince vericem diye diye süpürdüm, kapıda öyle beni bekledi, en sonunda amacına ulaştı ve annesine yardım etti. Tabi camlar çoktan ortadan kalkmıştı.... : )))
Posted by Picasa

12:02

EMZİK BİZİ BIRAK LÜTFEN


Arda sadece uykuya geçerken emzik kullandı doğduğundan bu güne kadar... Uzun zamandır bıraktırmayı düşünüyordum ve hatta bir yaşından beri bir kaç denemem oldu fakat her seferinde üzülüp ağladığı için bıraktırmaktan vazgeçip verdim tekrar ( aynı gün içinde ). Biraz daha ertelemiştim ki oğlum aynen emmeyi de kendi isteğiyle bıraktığı gibi sinyal verdi bana. Unutkanlığım hat safhada bu günlerde , Ardayı yatağına yatırdım 2 gün önce üstünü örttüm ve her zaman olduğu gibi ışığı kapatıp odadan çıktım ve çıktıktan yarım saat sonra emziğini vermediğimi ve Arda nın uyuduğunu fark ettim, çok şaşırdım oysa daha önce de unutmuşluklarım vardı ama hep emziiiii diye arkamdan bağırıp hatırlatırdı oğluşum. Neyse o gün emziksiz uyudu ertesi gün öğle uykusunda annem de vermeden uyutmuş, biraz kısa uyumuş ama olsun alışır elbet dedik. Dün gece ise çok üzüldüm, çok üzdü beni o da üzüldü ama bir gün yapabildiysek bırakıp tekrar almamalıyız diye vermedim, yatırdım sanki elinden oyuncağı alınmış gibi nasıl içli anne diyor nasıl ağlıyor hiçkıra hıçkıra ağlıyor odadan çıkınca anlatamam, ben de ne yaptım önce biraz beşiğinde salladım ( oysaki hiç sallanmak istemez ) , sonra baktım yine içli içli ağlıyor dayanamadım aldım biraz da ayağımda salladım yine de uyumasını beklemedim baktım ki gözler gidiyor ama ısrarla açıyor hadi oğlum canım oğlum diyerek tekrar yatağına yatırdım ve nihayet uyudu. Umduğum kadar da zor olmadı 2. gün ama içli ağlaması çok üzdü beni. Sanki benim bir şeyimi almışlar gibi üzüldüm. Ne yapalım alışacak mecbur. Daha ne kadar emebilirdi ki askerde mi bırakacaktı... Eşime sorarsan bırak emsin diyor ( ha ha ha çok komik ) : ) =) Bakalım annem ne yaptı bu gün ve akşam ne yapacağız .......

10:44

N'OLDU BANA YAHU !


Bu ara şaşılacak kadar iyi hissediyorum kendimi, enerji doluyum... İşle ilgili hala pürüzler var oysa ki ama takmıyorum. Neden ? Çünkü değmez benim ve ailemin sağlığı en önemlisi biliyorum. Herkes iyi çok şükür etrafımda bakıyorum eşim, oğlum, annem ve kardeşlerim çok iyi.. Öyleyse neden üzgünsün diyorum kendi kendime para kazanılr, iş bulunur ama ya sevdiklerin... Onlar hayatındalar ve şu an hepsi çok sağlıklı ve iyiler, o zaman ben de iyiyim dimi ya....
İş miş ohhhhh salla gitsin! ( tabiki salla gitsin derken işlerimi yürütmek zorundayım ama benim insiyatifim dışında gelişen şeyleri takmıyorum pek )
Arda yine dün yeni yeni şeyler öğrenmiş , her gün eve gidip yeni bişeyler yaptığını ve söylediğini duyunca daha da mutlu oluyorum, annem sanki bir eğitmenmiş gibi her gün yeni şeyler öğretiyor. Üstelik ben bunları sadece kendim öğretebilirim sanıyordum oysaki bilmediğim belki de unuttuğum bişey vardı. Annem tam 3 çocuk büyütmüş ve ben de onun büyüttüğü çocuklardan biriyim!!! Neyse dün eve bi gittim bizimki başladı konuşmaya, söyledikleri:
- MAAVİİ
- SAĞI ( SARI )
- YEŞİİİ ( YEŞİL ) RENKLERİ ÖĞRENMİŞLER LEGOLARLA RENK OYUNU OYNAMIŞLAR, AYIRIP HEPSİNİN RENKLERİNİ ÖĞRETMİŞ ANNEM. KIRMIZI DA VAR TABİ AMA NİYEYSE BENİM OĞLUM NEYİ SÖYLEMEK HOŞUNA GİDERSE ONU SÖYLÜYOR. KIRMIZIYI İÇİNDEN SÖYLÜYOR GENELDE : )))
TEK TEK BERABER ONA KADAR SAYABİLİYORUZ ARTIK. BAŞLIYORUZ ÖNCE BEN SÖYLÜYORUM ARKASINDAN ARDA.
BİR,İKİ,ÜÇ,DÖRT,BEŞ,ALTI,YEDİ,SEKİZ ( SONRA BEN DOKUZ DİYORUM ARDA SEKİZ, BEN DOKUZ ARDA SEKİZ,BEN DOKUZ ARDA SEKİZ EN AZ YİRMİ KERE TEKRAR ETTİM YOK SEKİZİ ÇOK SEVMİŞ İLLAKİ SEKİZ DİYECEK, OYUN OYNUYOR BENİMLE, NEYSE EN SONUNDA BAŞARDIK DOKUZ VE OOON ) TAM ONA KADAR SAYABİLİYOR HEM DE NET SÖYLÜYOR HEPSİNİ. YİNE BAYILDIM : ))
Bir kaç kere evlerde okunulan kuranlara gitmişler, komşular toplanıp yaparlar ya.. Dün elinde bitane masa örtüsü vardı tül gibi ince başörtüsüne benziyor, onu kafasına koyup "Amin" demesinmi o anda koptuk annemle. Sen öğrettin mi diyorum anneme yok diyor eeee ben de öğretmedim görmüş orada işte başlarını örtüp amin denildiğini...
Böyle işte her günümüz dopdolu ve sevimli akşmı iple çekiyorum yine... Geleceğim böcüğüm bekle beni az kaldı : )))) 5-6 saat şunun şurasında dimi...

11:18

KEYİF ADAMI...

Bu aralar iyice keyif düşkünü oldu benim oğlum, kucakta keyif yapmalar , sarılıp koklaşmalar , yatıp koltuğa dinlenmeler falan sıkça görülen durumlar evimizde... Akşamları iple çekiyorum gidip oğluşumla keyif yapalım diye. Çok keyif alıyorum tazeleniyorum onunla oynarken, konuşurken ( evet hem de artık sorduklarıma cevap alarak ) , sarılışırken... Tüm yorgunluğum gidiyor resmen. Havalarda soğudu eve tıkılıp kalıyoruz ama evi daha eğlenceli hale getiriyoruz koltuk aralarına çadırlar yapıyoruz mesela , saklambaç oynuyoruz, top oynuyoruz , hamur aktivitemizi gerçekleştiriyoruz, meyve yiyoruz beraber mandalinasını özellikle ( kemdim diyerek ) kendi soyuyor ve yiyor.. Tam bir nar düşkünü bu arada yumurcağım. Nar nar diye dolaşıyor ortalıkta hatta bazen dolabın önüne tünüyor ve alana kadar da uğraşıyor, bayılıyorum o hallerine.
Bu ara araba düşkünlüğü daha da arttı, her zaman market bakkal v.s yerlere gidince illaki bişey tutturmazdı hatta eline verdiğimle yetinirdi ve ya hiç bişey almasak bile asla itiraz etmezdi ama dün annemle markete gittik mesela büyük bir araba gördük, kırmızı ama kenarı kırıktı ve tek kalmıştı bak oğlum araba diye gösterdim göstermez olaydım, alınca elinden nasıl iç çeke çeke ağladı bu da arabaları çok sevmesinden kaynaklanıyor herşeye yapmıyor bunu .. Kırık olmasaydı belki alırdım ama kırıktı ve tek kalmıştı mecburen çıkarken dikkatini dağıtıp bırakmasını sağladık.
Bir de bu ara " Nerde " sorusuna takmış durumda , nerde oğlum diye sorduysam eğer bişeyi dolanıp duruyor nerde nerde diye. Koltukların altına eğilip bakıyor bulana kadar nerde diye dolaşıyor.
Hayat biraz yavaşladı sanki bu ara, bu da işle alakalı biliyorum burası zaten bazen duruluyor bazen alabora oluyor, yönetim değişikliklerinde hep böyle oluyor, çok gıcık bir durum oluşuyor ama sonra düzeliyor herşey her gelen yeni bişeyler çıkarıyor, 3 sene olmak üzere buradayım hep yaşadım aynı şeyi ve 6 ayda bir de yönetim değişti zaten... Gıda teknikeriyim fakat satış bile yapıyorum yani düşünün. Satışları arttırmamız gerekiyormuş, bananeeee bananeee al bi satışçı dimi ama, ben bu kadar sene sen benim etimden, sütümden, yağımdan herşeyimden faydalan diye okumadım ki... Ben kendi işimi sadece kendi işimi yapıp ona odaklanmak istiyorum. Banane satıştan, buranın satışını arttırmak mı benim görevim yoksa "işletme yönetmeni" diye ünvan vermişsin o zaman ünvanım satışçı olsun ver altıma da bir araba sadece bunu yapayım. Ama her ikisi de olmaz ki benim işlerim ne olacak burayı kim çekip çevirecek oumurlarında mı, kurumsal bir şirket olduğundan saçma sapan şeyler dönüyor işte... Çıkıcam ama tazminat alamam diye bekliyorum, onlar çıkarsın diye ama nerde isteyince olmaz... 3 senem boşuna gitmiş olmasın diye bekliyorum, neyse döktüm içimiz biraz deşarj oldum....
Oğlumun bir gülüşü yetiyor işte bana bunları unutturmaya : ) )

11:03

HAYATA İNAT!!! OĞLUŞUM VE HAMUR AKTİVİTEMİZ






Veda demiştim ama yorumlarıyla beni yalnız bırakmayan arkadaşlarım ve hayatla savaşım sonucunda yine buradayım, benim en büyük düşmanım zamansızlık.. Şu an bile beni bekleyen bir sürü işim var fakat ara verdim ne yapalım biraz da onlar beklesin değil mi? Ara ara da olsa yazmaya karar verdim....
Arda büyüdü hem de çok, inanamıyorum hayatın bu kadar çabuk geçtiğine 20 ayı bitti ve 2 yaşına sadece 4 ay kaldı. Her istediğini kah tam olarak kah yarım yamalakta olsa anlatabiliyor artık.. Bakar mısın diyecek mesela " baakaszın" diyor çok komik ya..
Artık cumartesi günleri mümkün olduğunca oğlumu da getirmeye çalışıyorum yanımda işe ve iki günümüz birlikte olunca o kadar mutlu oluyor ki görülmeye değer yani... Bu gün ne yazık ki yine ben işte oğlum evde. Hafta sonu bana sarıla sarıla bitiremedi içindeki özlemi.. Her dakika kucak kucağa gezdik, yattık , yuvarlandık. Çok iyi geldi bana bu hafta sonu yani : ) )
Geçtiğimiz haftalarda oyun hamuru yaptım Arda ya . Öyle zevkle oynadı ki ben bile bir ara öyle dalmışımki onunla oynamaya başlayalı 1 saati geçtiğini fark edemedim. Gıda boyası ile yaptım hamuru. Sarı, yeşil ve kırmızı ( biraz ellerim boyandı yaparken ama olsun ) eldiven ile yapmak belki daha mantıklı olabilir. Normal su ve un ile hamur yoğurdum ve içine gıda boyası kattım çok az ama. Çok eğlendik çocuklar çok seviyor hamur ile oynamayı bayıldı benim minişim.
Ara ara kısa kısa yazabilmek dileğiyle.
He bir de bu ara Arda bir çizgi filme takmış durumda çok seviyor hatta saatlerini de ezberledi aç diyor başlamnasına yakın. Ama güzel ve eğitici ben sevdim yani tavsiye ederim. Gece bahçesi, uyku saatlerinde oynuyor ve en sonunda bütün hepsi uyuyorlar uykuya teşvik için de iyi oluyor yani... 12:30 öğle saatinde ve 20:30 akşam saatinde 2 kere oynuyor. TRT çocuk kanalında..

Posted by Picasa

10:37

VEDA : ( (

Yazmayacağım artık, yazasım yok hiç, elim kolum kalkmıyor...

İyi değilim yani... 23 yaşındayım ama çözümsüzlüklar içinde üstümde sanki 50 senelik yük taşıyor gibiyim. Kabuğuma çekiliyorum bu günden itibaren yazmıyorum rahatlamakta istemiyorum yazmakta.........

Hoşçakalın blog dostlarım...

08:48

KONUSUZ BİR YAZI


Konu bulamadım ve bir başlıkta sadece yazmak geliyor içimden.... Bu yoğun ve asosyal hayattan kaçıp biraz uzaklaşmak kafamı boşaltmak için uzaklaşmak istiyorum. Biraz daha az şeyi bir arada düşünüp ,biraz daha az yorulmak istiyorum... Şöyle hayatı 12 saat kadar ( fazla istemiyorum bak ) durdurup kafamı yastığa koyup derin uykuya dalmak istiyorum. Hiç sabah kalkmayı işe yetişmeyi v. s düşünmeden amaçsızca uyumak istiyorum. Resimde gördüğünüz dağlarda uzun yürüyüşler yapıp bir müddet orada kafamı dinlemek ve tazelenmiş olarak hayata geri dönmek istiyorum. Ne çok şey istiyorsun diyenlerinizi duyar gibiyim!!!!! İstiyorum ama....
Bunları istiyorum ama hayatımda iyi giden şeylerde yok değil arada bunlarla avunuyorum işte... Uzun çalışmalardan sonra bu yoğun iş temposunun içinde araba kullanmayı da öğrendim sonunda ahhhh bir de şu yolları bir öğreniversem.... Çok iyi olacak ama zamanla herhalde. Dün ilk defa Arda yı alıp arkaya araba koltuğu falan olmadan ( ortada çocuk kemeri var ) eve beraber gitmeyi denedik ve Arda beni şaşırtacak derecede memnun oldu. Hatta eve geldik arabayı park ettim gel oğlum diyorum yok, gel diyorum yok bayağı bir süre oturdu arabada ben market poşetlerini boşaltana kadar, bekleyin yollar biz geliyoruz... ( tabi yol meselesini çözdükçe )
İşyerindeyim beni bekleyen bir sürü iş vara ama bundan sonra kendime de zaman ayıracağım. Bu arada diyet çalışmalarımdan sonra ( lisedeyken beslenme ve diyetetik dersimiz vardı , doğal olarak kitaplarımda ) 3 kg vermeyi başardım ve verdiğim bu üç kilonun yağ olduğunun farkına vardım çünkü direk vücut sıkılaştı. Sarkıklıklar gitti. Şimdi geri kalan 3-4 kg da verilirse çok daha iyi hissedeceğim kendimi inşallah. Akşamları kendimce yarım satlik dans programı oluşturdum her akşam yarım saat takıyorum kulağıma ıpod'umu ( önceden kendime göre parçalar yükledim tamamen ) evde olabildiğince özgür dans ediyorum. Bende Ayça'nın oyun grubu gibi anneler için de dans günleri düzenleyip dans grubu oluştursam mı diyorum, öyle iyi geliyor ki anlatamam. Yenilenmiş gibi hissediyorum kendimi...
Arda dayııı,dayııı diye geziyor bu ara 2 tane dayı var tabiki bu güne kadar söylemediği hataydı bence, önceden küçük kardeşimi adıyla çağırıyordu Epeee ( Efe ) diye , şimdi dayıııı diyor. Soru sormasına bayılıyorum. ........... vaaaaa mı? demeye devam ediyor hala. Neyi istese soruyor. Çık, tak,gel,git ne gelirse aklınıza hepsini söylüyor....
Çiş yaparken çişini de söylemeye başladı bazen oturup çiiiiş diyor ama biz yetiştirene kadar yapmış oluyor daha zaman var anlaşılan...
Özledim yine neyse yarın tüm gün beraberiz, bu günü de atlatalımda........

22:57

NEDEN HER ŞEY GECELERİ DAHA ANLAMLI OLUR Kİ...

Arda uyuyor tabiki ve ben gecenin sessizliğinde biraz eskileri hatırlamak istedim. Biraz böcüğümün resimlerine baktım ve yine duygulandım, işte annelik böyle bişey... Ne kadar çabuk büyüyorlar, önce büyüsün diye uğraşıyoruz sonra ise eski günleri özlüyoruz bu nasıl bir şey anlamıyorum. Bitanem büyümüşte ben hayatın hızını yavaşlatamamışım ne garip duygu, bu kadar hızlı geçmek zorunda mı bu hayat denen meret.... Yavaşlatma tuşu falan yok mu bunun... Tamam zor günlerde vardı içlerinde ama ya güzel olanlar onlar ne olacak bir daha yaşayamayacakmıyız bir daha bu yukardaki şirin hallerine dönemeyecekmiyiz... Çok tuhaf bir duygu hüzünlendim işte biraz mazur görün.......

10:00

KUMPİR


Basit kumpir yapımı ( basit dediğime bakmayın dışarıdakileri aratmayacak şekilde hatta kendiniz yaptığınız için daha da güzel diyebilirim. )

Malzemeler ( 2 kişilik ) :
  • 2 adet büyük boy patates ( çok büyük olmasına gerek yok iricelerini seçin yeter )
  • 2 yemek kaşığı tereyağ
  • 50 gr kaşar rendesi
  • konserve mısır
  • kornişon turşu
  • salatalık
  • sosis
  • havuç salatası ( havucu rendeleyin biraz mayonez ve biraz yoğurt ile az miktarda salata hazırlayın ben 1 havuç ile yaptım iki kişilik oldu )
  • siyah zeytin
  • ketçap
  • mayonez
  • tuz
  • kullandığınız meze türü salataları her seferinde çeşitlendirebilirsiniz amerikan salatası olabilir, acılı ezme olabilir v.s kumpire ne yakışacağını düşünüyorsanız ekleyebilirsiniz. Ben sadece yukarıdaki saydıklarımla yaptım. Gayet zengin bir kumpir çıktı ortaya.

Gelelim yapımına. İşte püf noktalar asıl burada zira daha önce uzun bir araştırma yapmadan önce bir denemem olmuştu ve patateslerin içi 1 saatten fazla pişirmeme rağmen çiğ kalmıştı.

  • Pateteslerin kabuklarını iyice yıkayıp 5-6 dakika kadar düdüklü tencerede pişiriyoruz. ( Yalnız bazı düdüklü tencereler var ki 5-6 dakikada patatesi tamamen pişirebilir siz süreyi kendinize göre ayarlayın. Benimki biraz hava kaçırdığı için geç pişiriyor. Yani olması gereken patatesin sadece birazcık pişmesi tam değil, ön hazırlık gibi bişey oluyor yani bu )
  • Bu arada patatesleri düdüklüye koymadan önce çatalla üç dört yerinden deliyoruz ki içi de iyi pişsin.
  • Düdüklüden aldığımız patatesleri alüminyum folyo ile sarıp 200 derecelik fırına atıyoruz. Bir tepsi içinde. ( Piştikten sonra 1 saat kadar fırında sıcak olarak kalabiliyor ben eşim gelene kadar fırında beklettim geldiğinde hala içine konulan tereyağı eritecek kadar sıcaktı .)
  • Fırından çıkarttığımız patatesi çukur bir yemek tabağına folyo ile birlikte alıp folyoyu açıp ortadan yarıyoruz folyoyu resimde görüldüğü gibi dekore edebiliriz.
  • İçini açtığımız patatesin içine rendelenmiş kaşarın yarısını ve 1 çorba kaşığı tereyağı parça parça ekleyerek patatesi ezmek sureti ile yediriyoruz. Tuzunu da eklemeyi unutmuyoruz. Tam bu esnada çıkan kokuyu içimize iyice çekiyoruz .
  • Sonra üstünü malzemelerimizle süslüyoruz ve en son ketçap mayonez ekleyerek servis ediyoruz.

İşte bu kadar basit deneyin pişman olmayacaksınız, sonra benimle deneyimlerinizi paylaşırsanız memnun olurum. Çünkü ben artık kumpirlerimi kendim yapabildiğim için çok mutluyum.

Afiyetle yiyin inşallah....


10:59

YORGUN VE BİTKİN ANNE..... VEEEEE EVDE KUMPİR KEYFİ...


Mevsimden midir yoksa bende başka bişeyler mi var bilemiyorum, bu ara yine hiç bir şeye yetişemiyorum. Böyle günlerde de genelde hep blogum arka planda kalıyor yazmaya elim gitmedi bir türlü. Yazmak istedim çok ama olmadı her seferinde elim geri geri gitti, bu ara işlerimde de istemediğim derecede yoğunluklar var... İstemediğim diyorum çünkü işimin harici gereksiz yüklenmeler canımı çok sıkıyor . Zaten herşeye yetişme çabam yüzünden artık enerjim kalmamış bir de böyle yüklendikleri zaman iyice canım sıkılıyor. Ne bileyim işte bu ara yine acı tat vermeye başladı hayat... Ben mi yoruldum yoksa hayat mı zorlaştı anlamakta zorluk çekiyorum ama kendi haline bıraktım ya ben anlayacağım ya da o zorlaşmaktan vazgeçecek.

Oğlum çok iyi bu aralar azı dişleri çıkattı ve rahatladı, hayat onunla daha da kolaylaştı. Zaten oğlumda zor bir çocuk olsaydı herhalde dayanılmaz olurdu hayat. Mutlu bir çocuk her zaman anneannesini çok seviyor hatta bir yere gittiğimizde ve ya hafta sonları bunu bariz belli edecek kadar özlüyor. Bize o gün hep anneannesine gitmek istediğinin sinyallerini veriyor... Bazen dayanamayıp "anne anne anne annee" diye başlıyor sıralamaya... Anne diye tek söyleyince ben, "anne anne anne anne" diye siren düdüğü gibi tekrarlayınca anneannesinden bahsediyor.

Hafta sonu oyun grubumuzun buluşmasına katılacaktım ama ne yazık ki toplantım saat 16:00 a kadar sürdü eve gidip Arda yı almam bir saatten fazla sürdü. Toplantı Anadolu yakasındaydı. Buluşmuşlar Elif, Devrim ve Sinem... Eminim çok eğlenmişlerdir. Bu hafta inşallah aralarında olmak istiyorum. Allahım ne olur bu hafta bari ters bişey olmasın.

Hafta sonu eşimin abisinin kızıyla oturuyorduk. Aklımıza nereden düştüyse mantı düştü. Arda öğle uykusuna yatınca yoğurduk hamuru başladık mantıya 2 saatte tam 8-9 kişilik mantı yapmışız. Uzun zamandır bu tarz şeyler yapamıyordum. Afiyetle yedik bu her ne kadar zor bir iş gibi de görünse beni bu tarz işler beyin olarak son derece dinlendiriyor.

Uzun zaman yazmayınca insan hangisini yazacağını nereden başlayacağını bilemiyor aklıma gelenleri yazıyorum işte aralardan aralardak kusura bakmayın . Arda bu arada son derece net şekillerde konuşma çalışmalarına devam ediyor. Dün de geçmiş karşıma adam olmuş karnı acıkmışta " piloooav vaaa mı? " diyor pilav yerine ben onu yicem haberi yok.... Var mı sorusuyla başladı cümle kurma çabalrına " misssssket vaaaa mı? ( en favori oyuncağı, gözetim altında ) şeeeeke vaaa mı? v.s.......

Şu an yapmam gereken o kadar işim var ki ama kendime ara verdim biraz da ben kaçamak yapayım değil mi? Hep iş hep iş olmaz... Geçen gün öyle kötü bişey geldi ki başıma anlatmasam çatlarım... Cumartesi gecesi saat tam 01:30 bendeniz ertesi gününde pazar olması dolayısıyla gayet rahat bir şekilde koltuk tepesinde oje sürmekle meşgulüm. Hem de kırmızı bordo arası bir renk. Sen oje elimden kay yuvarlanmak sureti ile halıya desenler çiz. Oturdum halının başına resmen dokunsan ağlayacak durumdayım eşimde ne yapsın beni izliyor bir yandan da üzülme dur bakarız bir çaresine diyor. Sadece halıda değil koltuklara da gelmiş tabi birbölümü yuvarlanırken ama en az 30-40 cm lik alan desen çizdi işte düşünün yani. Ve işin kötü yanı evde aseton da yok bitmiş ve akıllı Hülya almamış. Aklıma hemen eltim geldi. Uyanık mı diye önce aradım sonra da gittim ondan aseton aldım. Ama yarım kutu aseton neye yarar, ancak 2-3 cm yeri silebildim onunla. Sonra ne yaptım açtım interneti baktım nöbetçi eczanelere ve sağolsun eşim gidip nöbetçi eczaneden 3-4 kutu aseton aldı da gecenin bir yarısı kurtuldum koca lekeden yoksa kahrımdan ölürdüm herhalde. Aramızda kalsın da eşimin gecenin 02:00 sinde eczaneye gidip eczacıdan aseton istemesi de ayrı bir komedi.. Düşünsenize "karım ojelerini silmeden yatamaz da 1 kutu aseton alabilir miyim" ha ha ha ha ..... Böyle bişey benden başka kimin başına gelebilir ki?

Bu arada sonunda evde de dışarıda yediğim lezzette hatta daha da nefis kumpir nasıl yapılır öğrendim. Hem de toplam 40 dk gibi kısa bir sürede.... Harika oldu hatta iki gün arayla iki kere yaptım doyamadım. İlgilenenler varsa tarifi verebilirim.....

Sevgiler..... Herkese.....

12:37

ARDA 1,5 YAŞINDA!

Öyle tuhaf geliyor ki bunu söylemek... Arda artık 13 eylül 2008 itibarıyla 1,5 yaşında artık ayları bıraktık.... Daha dün gibi 4,5,6,7 aylık derken bi de bakmışız Arda büyümüş....
O kadar büyümüş ki artık ne istediğini rahatlıkla anlatabiliyor ve beni şaşıtmaya devam ediyor. Azı dişlernden bir tanesini çıkarttı ve demek ki bir tanesini çıkartana kadarmış herşey, şimdi çok iyiyiz...
Hafta sonunu çok güzel geçirdik, oyun oynadıysak da beraber, iş yaptıysak da beraber yaptık. Oğlumun böceklerle, kelebeklerle arası çok iyi, nedenini anlamadığım şekilde evde bir böcek v.s görsün kahkahalara boğuluyor ve hayvancığı pes ettirene kadar peşinde geziyor. Dün mesela tüm çabalarıma rağmen bir adet kelebeği öldürmek üzereyken yakaladım ( oynadığını sanıyor tabiki bizim ki... ) Elimde oklava vardı, istedi elimden ben de niye istedi acaba oynayacak herhalde dedim, o ara başka bir odada işim vardı gittim ve bi geldim ki çıkmış koltuğun üstüne duvardaki kelebekle oynuyor, hayvan bezmiş tabi atmış kendini çekyatın üstüne oklavayı dürtüyor, elini de değdirmek istemiyor ondan oklavayı almış beyimiz meğer...
Dün sabah kalktı mesela bilgisayarın başına geldi, "otuuuğğh" dedi, oturttum bilgisayar sandalyesine, kapalı tabi klavye ve fare ile oynuyor, sürekli de ekranı gösterip "aç aç" diyor, ben de "açılmıyo bozulmuş oğlum" diye ısrarla tekrarlıyorum, ne dese beğenirsiniz "açııımıyo mu, ............... mu? ( açılmıyo mu yu net söyledi ama bozulmuş mu yu mugu mugu mu gibi geveledi yazamadım yani ? )
Her geçen gün yeni bişeyler ekliyor kelime haznesine... Pazar günü mesela sürekli "otuuğh,otuuğh" diye nereyi bulsa oturdu, zaten oturmayı pek bi sever oğlum annemden eve gelene kadar her dakika başı kaldırımlarda otura otura geliyoruz eve... ne bu otuğhma merakı anlamıyorum?

14:29

ARDA KONUŞUYOR : )


Ardam, canım oğlum, annesinin neşesi, mutluluğu, pamuk yanaklısı, böcüğü, kara gözlüsü, herşeyi iste kısaca.... Bir süredir mırıl mırıl sonuna mı,mi,mu,mü soru eklerini koyarak anlamsız cümleler kuruyordu ama artık yavaş yavaş kelimeler ve kısa iki kelimelik cümleler dökülüyor o yumoş dudaklarından. Benim de içimin yağları eriyor tabi. Bu ara tam bir anne , baba delisi oldu. Her dakika ağzında anneee, babaaa günde en az 500 kere söylüyordur yani. Tabiki hoşumuza gidiyor bizimde.
Söylediklerinden aklımda kalanlar:
Anneee bak
Bak ( herşeyi her yeri bak diyerek gösteriyor bu ara bak bak bak evde bak bak diye dolaşıp duruyor bakana kadar da uğraşıyor )
Anne ver
Herşeyin başına anne ekliyor illaki.
Anne döndü ( dönen her şeyi döndü döndü diye gösteriyor. )
Acı
Sinek
Aradın mı?
Aldın mı?
Gördün mü? v.s çoğu soru olan şeyler söylüyor.
Anladım ki bu çocuk çok soru soracak dili tam çözülünce...
Aradın mı? dediğinde bilinçli söyledi ve çok şaşırdım babasını aradım telefonla köydeyken Arda öksürüyor şurup al eczaneden diye. Kapattım telefonu yüzüme baka baka aradın mııı? demez mi? Bir de cevabını hı hı ya da evet diyene kadar aynı şeyi tekrarlıyor. Çok komik ya. Bundan sonra herhalde artık yavaş yavaş söker konuşmayı diye umuyorum.
Üzüm
Tettali -şeftali
Kısaca benim söylediğim çoğu şeyi tekrar edebiliyor artık bazen de beni şaşırtacak derecede anlamlı şeyler söylüyor.
Bir keresinde de su tabancası ile oynuyorduk bana dan dan yapıyordu ben de anneyi öldürdün dedim, arkadan hemen Anne ödüdü dedi çok gülmüştük.
Daha neler göreceğiz bakalım...

14:02

DÖNDÜK BİZ!


Döndük uzun yollu gezimizden, ama ben yorgunum biraz tekrar işe başlamakta zor geldi. O temiz havadan İstanbul'un bu güzelim havasına geçişte zor oldu, ne derseniz deyin işte ancak bu günü buldu elimi kolumu kaldırıp yazmam. Arda beyimiz bol bol yukarda görmüş olduğunuz dalında salatalıklardan hüpletti durdu. Hormonsuz ve taptaze. Tabi bunlardan başka dalınan bir sürü şey hüpletti ama benim resmini çektiğim sadece bu güzellik. Yukardaki ateşte akşam soğukta hep beraber toplanıp ateşin etrafında yaptığımız sohbetlerin en güzel simgesi. O soğuk akşamlarda öyle güzel ısıttı ki içimizi, her ne kadar ateşe dönük olan tarafımız sıcak diğer tarafımız buz kesse de, içini ısıtıyor insanın dışından çok.... Bol bol gece sohbetleri yaptık tepemizde tertemiz gökyüzü ve bol ama burada görülemeyecek kadar fazla sayıda yıldızla.....
İşte bu da köyün vazgeçilmezlerinden patates. Ama oraya özgü bir lezzette ve birazdan ateş korlaştığında közlenmeyi bekliyor. Közde patates ayrı bir lezzet ya ama orada ben önceden sevmezdim ama bu lezzeti tadınca hayran kalmamak elde değil.
Bu balıklarda Sivas dağlarının arasından akan uzunca bir gölden tuttuğumuz balıklar. Akıntı yönüne bir ağ koyduk ve yollarını keserek kaçan balıkları olta falan olmadan çıplak elle tuttuk. 20-25 tane vardı akşam saydıkta : ,)))
Yine dağ gezilerimizden birinde odunlarla ateş yakıp demlediğimiz çayımız. Bu lezzette farklı oluyor bambaşka. Dağ suyuyla tertemiz...
Arda beyimiz toplanıp yayılan nohutları kabuklarından ayırıyor.
İşte bu da gezintilerimizden dağ manzaraları. Ah bi de şu makinemin tarihini ayarlamayı akıl edebilsem. Sürekli pil değiştirince böyle oluyor işte.

Yine köydeki evin yanından bir manzara...
Arda beyimiz yine muzurluk peşinde. Bir tane odun bulmuş sabah senfonisini gerçekleştiriyor, ters çevirdikleri küçük kazan ile...
Sobayı dürtüklüyor odun ile, çok ilgisini çekti bu kuzineler nedense... Her dakika eli kurum içinde simsiyah gezdi yani...




Bu da dağlarda yetişen dağ çileği dedikleri böğürtlene benzeyen ama böğürtlen olmayan bir meyve diyelim. Tadı böğürtlene benziyor. Çok güzel bir lezzeti var.

Bu ve diğer aşağıdaki resimler ise denk geldiğimiz köy düğününden manzaralar...



Son olarakta akrabalarımızdan birinin çok şirin köy evi, istermiydim acaba böyle bir evde ve orada yaşamayı... Köy evi dediysek bu evin içi de İstanbul dakileri aratmayacak derece de güzel yani... Bir de etrafındaki manzaraya bakarsak kim istemez ki burada yaşamayı...
Bu arada Arda azı dişlerle meşgul bu ara çok zor günler geçiriyoruz yine beraber... Bir an önce çıkması dileklerimle...