11:43

SİVAS YOLCUSUYUZ!

Bu gece yola çıkıyoruz Sivas'a doğru. 13-14 saat gözümde büyüyor. Dua edin bize, zor olacak ama inşallah bu sınavı da geçeceğiz. Orada çok dinleneceğimiz kesin ama oraya gitmek mesele. Hadi bakalım bir hafta yokuz haftaya görüşürüz..... Arda yine tatilde.....

14:53

STRES VE STRES YÖNETİMİ


Geçtiğimiz cumartesi günü işyerim çok faydalı bir şey yaparak "Stres ve stres yönetimi" adı altında bir eğitim düzenledi. Önce gitmek gitmemek arasında kaldım hatta zorunlu bırakmasalardı gitmeyecektim ama baktım ki mecburmuş gidelim bakalım dedim. Olmazsa öğleden sonra kaçar giderim diye düşündüm. Ama akşam olupta eğitimden çıkarken iyiki kalmış ve sonuna kadar dinlemişim dedim.
İlk olarak söylemek istediğim eğitimi veren Arda bey ile ilgili. Bir insan bu kadar mı bu iş için doğmuş olur, bu kadar mı sevimli, bu kadar mı hayatın içinden ve bu kadarmılar daha çok devam eder. Bir psikologdan çok daha iyiydi belki de. Hayata bakış açımı değiştirdi. Bir kere basit olarak gördüğüm stresin hayatım için ne kadar zararlı ve ne kadar karmaşık bişey olduğunu görmemi sağladı. Bunun dışında hayatımda ne kadar şeyi ertelediğimi ve nelerden vazgeçtiğimi.
Belki onun kadar uzun uzadıya ve sevimli bir şekilde anlatamam ama biraz bahsetmek istiyorum stresten ve hayatımıza yaptıklarından.
Stres günlük hayatta hepimizin karşılaştığı herhangi bir olumsuzluk karşısında vücudumuzun verdiği bir tepkidir. Bu kronik( sürekli ) ve ya akut ( ani ve şiddetli ) stres olarak değişebilir. Kronik stres çözemediğimiz ve çözmemizin uzun zaman alacağı bir konu hakkında yaşadığımız uzun zaman süren bir durumdur. Bu bir örnek başka örnekler de verilebilir. Tehlikeli olan stres türü de akut strese göre budur. Çünkü vücut uzun süre bu olumsuz duruma maruz kalır ve yenilmesi ve aşılması zor durumlara yol açabilir.
Stres böbrek üstü adrenalin bezlerinde başlar. Ki ben her zaman beynimizde başladığını düşünürdüm. Düz mantıkla beyin yaşanılan olaya ilk tepkiyi verir diye düşünürdüm fakat öyle değilmiş. Böbrek üstü bezlerinde başlayıp yavaş yavaş yavaş tüm vücuda yayılır. Bu yayılmanın başlama noktası olumsuzluğu gördüğümüz, duyduğumuz ve çoğu zaman da sadece hissettiğimiz andır. Vucüt bu andan sonra savaşmaya başlar. İki kural vardır ya terket ( yani kaç ), ya da kal ve savaş. Bunlar kişinin kendi tercihi vücut bu anda her iki duruma da hazırlıyor kendini. Stres kısaca bu. Olumsuz bir durum karşısında vücudun verdiği tepki. Tabiki bu basit birşey değil. Çünkü vücudun kimyası değişiyor aniden. Kalp daha hızlı atmaya soluk alıp verişimiz daha da hızlanmaya başlıyor v.s bu örnekler çoğaltılabilir.

Çok uzatmayacağım stres nedir zaten hepimiz biliyoruz günlük hayatta yaşadığımız şeyler ve sıkça karşılaştığımız durumlar. En basitinden eşimiz akşam yarım saat geç kalsa dahi telefona sarıldığımız an stres başlıyor. Bu bile bir stres işte vücut hemen hareketlenmeye başlıyor.
Peki stresle nasıl baş edebiliriz.

4 kural var ilk önce bahsetmek istediğim.

- Değiştir
- Kabul et
- Planla ve yönet
- Destek iste
Değiştir yani hayatında strese girmeni sağlayan her durumu ( değiştirilmesi mümkün olan ) bu bir arkadaş olabilir ( sinirinizi bozan görüşmek istemediğiniz ) her olayı her ortamı değiştir.

Kabul et yani hayatında değiştiremeyeceğin strese sebep olan şeyleri kabul et ve onlarla yaşamayı öğren. ( Ne kadar zor olduğunu bilsen de diren kabul et ve onunla da mutlu olabileceğini düşün ve kendine süreklü telkin ver )

Planla ve yönet. Hayatını planla ve kendin yönet. Belirli aralıklarla neler yapacağını not al ve bunları sırasıyla gerçekleştir. Ertelediklerini de not al ve yapmaya çalış. Mesela diyet yap diyette insanın kendini yönetmesi için bir fırsattır bu yüzden diyet yapabildiğimiz ilk günlerde mutlu oluruz kendimizi yönetebildiğimiz için. Egzersiz mesela planlayıp yönettiğimiz belirli aralıklarda strese karşı oldukça fayda sağlar.

Destek iste hiç bişeyde destek almak zor olmamalı, kendimiz üstesinden gelemeyeceğimiz çoğu konu da destek almaktan kaçınmamamlıyız. Bu bir dost olabilir eş olabilir anne baba olabilir. Bana şu konu da yardım et demek çok zor değil. Destek isteyebilmek de çok önemli.

En önemli ve can alıcı konu ise çokça duyduğumuz ama yapmak ve uygulamak konusunda son derece zayıf olduğumuz "Doğru nefes" . Stresle baş etmede en önemli yöntem. Uygulam şekli şöyle ( Plates, yoga v.s gibi yöntemler hep bu noktada birleşiyor )

- Burundan diyaframa yani karın boşluğuna ( göğüs kafesine değil ) (yani nefes alırken karnımızın şişmesi gerekiyor ) derin bir nefes alıyoruz.
- 2-3 sn tuttuktan sonra aldığımızdan daha uzun süre de yavaş yavaş ağzımızdan nefesi tamamen boşaltıyoruz ve bunu 4-5 kere tekrarlıyoruz.

Bunu günde 5 kere falan setler halinde yaparsak daha zinde oluyoruz ve beyine taze oksijen gittiğinden daha pozitif düşünmeye başlıoruz ve olumsuzluklar karşısında daha dik duruyoruz. Denedim 2-3 gündür kendim de farklılıklar hissediyorum. Hatta hafta sonu eşim bile bendeki olumlu değişikliği fark etti.
Bu nefres yönteminin zayıflamaya da faydası var. Diyafram mideye baskı yaptığından daha geç açıkmamıza ve iştahımızın azalmasına katkı sağlıyor.

Bunların dışında bir yöntem daha var. 20 dk. yöntemi Olumsuzlukla karşılaşacağınızı hissttiğiniz an ve ya başladığı an olayı orada bırakın ve kendinize 20 dk izin verin. Mesela işyerinde misiniz işe 20 dk mola verin ( imkanlar doğrultusunda ) ve 20 dk yı müzik dinleyerek ve ya başka şeyler düşünerek geçirin. 20 dakika önce o olay karşısında vereceğiniz tepkiyi vücut 20 dk sonunda vermiyor.
Daha bir çok şeyden bahsetti ama benim aktarabildiklerim bu kadar. Bir çok şeyi değiştirdim hayatımda mesela sabahları açık hava yürüyüşüne başladım. Saat 07:00 da kalkıyorum ve 07:40 a kadar yürüyorum. Sonra duş alıp işime geliyorum ve 2-3 gündür daha zinde hissediyorum kendimi.

Stressiz günler diliyorum............

09:16

SICAK ÇOOOOK SICAK !


İstanbul dayanılmaz derecede sıcak son 6-7 gündür. Çok halsiz hissediyorum kendimi bu yüzden. İşyerinde çalışılmıyor evde iş yapılmıyor nolucak böyle anlamıyorum ki, nolur kısa sürsün bu cehennem sıcakları. Baygınlık geçireceğim yoksa, şimdilik serin biraz ama benim odaya güneş dönünce var ya..... Klima da yok. Ufonun soğuk buhar üfleyeninden var ama pek etkili değil. Ama hiç olmamasından da iyi. Ama bir klima aldırmak şart oldu.
Hafta sonu yine hareketli günler geçirdik. Eşimin yakın bir arkadaşının düğünüydü ve pazar günü felaket sıcaktı yine. O sıcakta nasıl bir düğün olursa oldu işte. Arda yı götürmemiştim iyi de yapmışım biz dayanamadık oğlum mahvolurdu valla. Düğünde geldikten sonra da Arda park diye tutturunca attık kendimizi parka. Biz yayıldık çimlere oğlum oynadı ama ne oynamak sokak çocuğu oldu iyice oraya koştu buraya koştu, merdivenlere tırmandı kaydıraktan kaydı, tutabilene aşk olsun. Bazı tehlikeli yerlerde de ben peşinden tabiki... Hatta dönen kayaklarda kendi kayamadığından ama kaymaktan da geri kalmadığından ben de arkasından kayıp tutmak zorunda kaldım. Çaktırmayın ben de bir gün çocukluğumu yaşamış oldum. Oğlumla tekrar çocuk oluyorum. İyi geliyor.
Hafta sonumuz böyle geçti ama Arda bu ara çok mız mız. Hiç mızlaması bitmiyor. Eşimin köyüne gideceğiz bu haftasonu ama beni bir korku sardı ki sormayın gitsin. Bu kadar herşeye ağlayan ve mız mız bir çocukla nasıl 12 saat yolculuk yapılır ve nasıl orada güzel gün geçirilir. Bunun yollarını nbilen varsa bana akıl versin nolur. Diş çıkarıyor demiştim ya hem de azılar hep yarılmış damakları. Anlıyorum bitanemi ama öyle yoruluyorum ki etrafımda mız mız mız diye diye dolaşınca. Bunu da geçtim bu dönemlerde bambaşka bir çocuk olup çıkıyor ben yapma oğlum dedikçe yapıyor bu ara herşeyi. Mesela vitrini açıyor boyu uzadığından açamadığı uzanamadığı dolap yok artık kaç gündür vazgeçiremedim bu vitrini açıp bişeyler alma huyundan ne yapıcam bilmiyorum. Kapaklarını bağlayacağım bu akşam galiba ama evde herşey yamalı gibi oldu bıktım ya. İçinde cam bardaklar tabaklar falan olmasa izin vereceğim döksün boşaltsın ne varsa ama tehlikeli. Niye bu kadar muzur ve yaramaz oldun oğlum sen bu günlerde ...... Havalar da sıcak zaten zor oluyor valla bazen meynim uyuşuyor. Neyse bu dişlerde çıksın da bakalım...
Yukardaki resim varya işte sürekli böyleyiz bu günlerde bir iksir yokmudur acaba buna iyi gelen ?

17:05

3. YILI DEVİRDİK!




O kadar kısıtlı zamanda bişeyler yapmak zorunda kalsım ki anlatamam ama yine zamanla yarışmayı başardım yaptım işte bişeyler, her ne kadar eşim eve geldiğinde sofrayı hazırlamamış olsam da herşey bitmişti. Sonra beraber hazırladık. Güzel bir gündü. Saat 21:00 de başlayıp 22:00 de eşimin gelmesiyle bitirdim yaptıklarımı. Önemli olan emek işte kısıtlı zamanımda uğraştım ve bu kadar resim çekebildim. Bir iki bişey daha yaptım ama fırsat bulup resimleyemedim.


Buda işte bir önceki postta bahsettiğim yeni imajımız, banyo sonrası ekşimik bir surat. Neymiş efendim sudan çıkmayacakmış. Ah bu çocuk milleti. Neyi ne zaman sonlandırmaları gerektiğini bir öğrenseler ne iyi olacak. Ama o zaman da çocuk olmalarının bir anlamı kalmaz değil mi ya!

15:07

ARDA' NIN YENİ İMAJI! BY ARDA'S FATHER

Uzun zamandır düşünüyordum, aslında yaz sıcakları için geç bile kaldım ama en azından yazın sonunu serin geçirsin oğlum diyerek saçları tamamen kestik. 0 değil ama sıfıra yakın 3, asker traşı derler ya öyle. Ama yüzü ortaya çıktı ve daha bir küçük dayısına benzedi. Sanki ortalarda dün hep kardeşim Efe dolaştı o derece benziyor mimikler, hareketler... Dün öğleden sonra evdeydim bol bol oyunlar oynadık oğlumla... Yeni imaj fotomuz akşama kısmetse. Evde fotolar.

22:43

TEKİRDAĞ DEĞİRMENALTI

İki günlük tatil iyi geldi yine, her ne kadar Arda diş çıkardığından biraz yorucu olsa da gezmek yine hepimizi dinlendirdi. Araba yolculuğuna da alışmış olacak ki yavrum hiç üzmedi annesini bu sefer. İlk gece farklı bir yer olduğundan uyumakta biraz direndi, arabada da uyuduğundan saat 01:00 a kadar uyumamakta ısrar etti ve yordu beni biraz. En sonunda pes etti ve uyudu. Yine bol bol denize girdi su kuşum. Alt resim uzaktan,kıyıdan çektiğim için zoomladığımdan pek net çıkmamış. Suda ne kadar mutlu olduğunu anlatamam.
Tekirdağ değirmenaltı güzel bir yer. Her ne kadar ben doğasını Ocaklar kadar beğenmesem de yine de dinlendirici ve güzel bir yerdi. Çok gezmeye fırsatım olmadı ama gezip görebildiğim kadarıyla söylüyorum. Denizi güzeldi ama çok taş vardı ayağımı, bacağımı oldukça fazla sıyırdım bu yüzden. Su bulanık ve dibi de görünmediğinden taşı görmeye imkan yok. Bir anda ayağınızı attığınız anda taşa çarpıyor. Kıyıyı geçene kadar taş var kıyıdan sonrası güzel. Bir kaç gündür anlamsız bir yorgunluk var üstümde yine. Ağırlaştım sanki neyse geçer bi kaç güne inşallah. Şu an bile ruh gibiyim. Arda uyuyor. Birkaç gündür uyumakta da direniyordu geceleri ama bu gece yattı saatinde demekki bazen diş ağrısı yüzünden yapıyor.
Neyse bizden haberler bunlar daha iyi hissedince yazarım, yine İstanbuldayız. Sırada Sivas var bakalım o da heralde ay sonu. Tabi Arda dişlerini çıkarır ve rahatlarsa...
Bu arada yarın evlilik yıldönümümüz. 3. seneyi devirdik. Güzel bişeyler planlıyorum bakalım yarından sonra paylaşırım belki. Güzel bir sofra, pasta v.s...
Laf aramızda biraz da fikire ihtiyacım var. Yardımlarınızı bekliyorum. Hala hediye almadım da.... Aman duymasın kimse. ŞİİİİİİŞT!

08:33

2 GÜN DAHA DİNLENME MOLASI...


İki gün daha buralarda yokuz. Bu akşam çıkacağız yola inşallah. Silivri de akrabalar yazlıktaydı, onların yanına gidiyoruz. İnşallah yine bol bol gezip dinleneceğiz. Ben hep yola çıkacağım günlerin bir gün öncesi kötü rüya görüyorum neden anlamıyorum. Birini öldürdüğümü gördüm rüyamda, bir bebeğim varmış ama Arda değil 9 aylık falan. Onun için o kadar çok ağlıyorum ki. Hapiste geçirdiğim günlere kadar film gibi gördüm yani tahmin edin gerisini...
Bunu neden gördüğümü de tahmin edebiliyorum ama dün yatmadan önce biraz "ölüm emri" diye bir filmi izledim biraz ama 10-15 dak. ne bileyim belki de bu etkiledi...
Sevgiler herkese....

15:30

DİZLERİMİN BAĞI ÇÖZÜLDÜ!!!

Uzun zamandır bu kadar korktuğumu hiç ama hiç hatırlamıyorum. Dün annemle semt pazarına uğradık. Dönüşte Arda arabasında ben yaya yürüyorduk eve doğru. Bir baktım aşağıdan dili dışarda bir köpek geliyor ama iri mi iri... Arda'nın da elinde çubuk kraker atıştırıyor. Onun kokusuna mı nedir yaklaşmaya başladı. AHAAAA dedim ama o an kafamdan ne senaryolar geçiyor eskiden tek başımayken de korkardım ama bu sefer yanımda savunmasız bir çocuk olunca daha bir tedirgin oldum. Köpek yanımıza yaklaşana kadar bu senaryolar kafamda dönmeye devam etti. Ama yok ya gelmez yaklaşmaz, aklıma gelen başıma gelmez falan derken bi de baktım yanımıza iyice sokuldu. Benim işte o an resmen dizlerimin bağı çözüldü. Hoşt diyorum iki adım geriliyor yine geliyor ama inatla da Arda ya doğru yaklaşıyor. Hoşt dedikçe geliyor bir an dedim ki şimdi korkudan bacaklarım tutmayacak. Aman Allah'ım inadına geliyor. Etrafta çocuklar var hoşt hoşt diye bağırıyor. Ben daha fazla korkuyorum onlara inat daha fazla gelecek diye en son bir bağırmışım ki hooooşt hooooşt diye can havliyle bir de baktım bütün mahalle camlarda :)))) Köpek bağırmamdan korkmuş olacak ki yaklaşmadı yukarda çocuklar dikkatini çekti de onlara doğru gitti. Ama bu korku da bana yetti. O köpek tabiki bu resimdekiler gibi sevimli değildi. Keşke makinam yanımda olsaydı da resmini çekseydim.
Hala düşününce dizlerim titriyor. Dili dışarda halini düşündükçe.....


22:38

BEBEK YEMEKLERİ - EKŞİLİ KÖFTE VE BULGUR PİLAVI


EKŞİLİ KÖFTE ( ARDANIN FAVORİ KÖFTESİ )
- Yarım kg kıyma
- 100 gr pirinç
-tuz
- biraz sıvıyağ ile köfteler yapılıp yuvarlandıktan sonra una bulanır.
- Terbiyesi için 1 yumurta sarısı, un ve yoğurt bir kapta çırpılır.
- Köfteler kaynayan suda pişene kadar haşlanır ( patates ile birlikte varsa havuçta koyulabilir ben koymadım ) ve terbiye bu kaynayan suya ilave edilir. en son bir yemek kaşığı kadar limon suyu eklenir.

DOMATESLİ BULGUR PİLAVI
- 1 domates
- 1 su bardağı ince bulgur
- 1 küçük soğan
- biraz tereyağ ve sıvıyağ
- önceden hazırlanmış et suyu ( ben hazırlayıp buz kalıplarında donduruyorum )
yağda soğan kavrulur ve domates eklenir. biraz daha kavrulduktan sonra bulgur ve et suyu eklenir ve suyu da ilave edilerek pişmeye bırakılır.

22:25

ŞEFTALİLİ KEK





Uzun zamandır denemek istediğim bir tarifti. Bir türlü emin olamıyordum nasıl olur acaba diye bir cesaret denedim ve sonuç beklediğimden de güzel oldu. Zaten keklere bayılan oğlum bu keki de bayıla bayıla yedi. Annesi de sevindi tabi : )


Malzemeler:

- 3 yumurta
- 1 su bardağı süt
- 1 su bardağı toz şeker
- 2 su bardağı un ( az gelirse biraz arttırılabilir )
- 1 pkt kabartma tozu
- 1 pkt vanilya
- 1 su bardağı sıvıyağ
- 1 büyük şeftali kabukları alınmış
Şeker ve yumurta iyice çırpılr.
Sırasıyla süt, sıvı yağ vanilya ve kabartma tozu ile karıştırılmış un ilave edilir.
Tepsiye döküldükten sonra en son üzerine şeftaliler resimlerdeki gibi dilimlenerek dizilir ve 170 derecelik fırında pişirilir.
Afiyet olsun.....

12:39

KÜÇÜK GIDACI ARDA!


Dün annemin doktor randevusu sebebi ile Arda'yı evden alıp işyerine getirmek durumunda kaldım. Bu ara diş problemi de olduğundan güvenipte kimseye bırakmak istemedim üzerler bitanemi diye. Çünkü çok hırçın ve buna ben ve annemden başka kimsenin sebredemeyeceğini düşünüyorum. 14:00 gibi eve gittim ve alıp işyerime getirdim.
Bol bol koşturdu durdu oğlum burada,aşçı abileri ile oyunlar oynadı, annesinin ofisini ve diğer tüm komşu ofisleri bir güzel karıştırdı. Nerede bir delik bulsa parmaklamayı ihmal etmedi. Anlamıyorum neden çocuklar diş döneminde bu kadar farklılaşır. Tamam önceden de benim oğlum çok meraklı ve karıştırmayı incelemeyi seven bir çocuktu fakat hep bu diş dönemlerinde bu huyu ikiye katlıyor. Bir de hırçın olduğundan durdan sustan da anlamıyor. Neyse burası ev gibi olmadğından ve zapdetmek zor olduğundan biraz yorucu geçti günüm ama, olsun beraberdik ya o en güzeli. Bundan sonra hafta da en az bir kere tekrarlamak istiyorum bunu.
Peki dün neler yaptığımıza gelince aşçı abilerimize yardım ettik, dolmalık biber açmayı annemden öğrenmiş ustalar tutuşturdu eline biberi tutup sapından çevire çevire açmaya çalışınca bayıldı bizim ustalar. Bahçede baketbol oynadık. Tabi Arda sadece topla oynamayı tercih etti. Zira pota oğlumun boyuna birazcık yüksek geldi. Offf çok yüksek yapmışlar bunu da yaaaa dedi durdu : ) Meyvelerimizi yedik bol bol, iştahı açıldı burda yemeklerin içinde. Herkes eline bişeyler tutuşturunca...
Akşam eve gidince de itiraz etmeden uykuya geçti, gerçi zaten en sorunsuz şey birçoğunun aksine uyku bizde hala ( maşallah ) akşam 09:00 sabah 09:00 ya da 10:00 devam ediyoruz aralıksız. Fakat anlamadığım bişey daha var. Bu çocuk benim izin günlerimi nasıl denk getiriyorda saatin yedisinde yanımda bitiveriyor anlamıyorum. Çok özlediğinden algılarıyla takip ediyor heralde diyorum başka açıklaması yok pazar ve hafta içi evde olduğum günler saat 07:00 da kalkıyor. Heralde 2 saat kar yapmak istiyor... Değil mi?

09:48

YORGUN HAFTA SONU!


Çok yorgunum yine, Arda diş çıkarıyor azılarını hem de.... ve

ben bitkin bir haldeyim. Oğlum nolur kendin de daha fazla üzülmeden bi an önce çıkar şu pis dişleri rahatlayalım. Allahım anneme ve bana sabır ve dayanma gücü ver..... ne kötü bişey bu diş çıkartma meselesi ya resmen kendini yerden yere atıyor yavrum....