Uzun bir ara verdim yine ne yapayım.... Kendimde değilim, sebep mi? Sebep ya dimi bi sebebi var çünkü ben ben değilim 10 gündür! Arda da Arda değil. Nasıl oldu anlamadım ama benim oğlum küçük bir canavara dönüştü. 2 seneye yakındır içinde taşıdığı canavarı çıkardı galiba ortaya. Olamaz diyorum bu benim oğlum olamaz nasıl oldu da böyle oldu... Uykuya dalma sorunumuz çığ gibi büyüdüüüüüü.... Ve bu çocuk daha 10 gün öncesine kadar yatağında kendi kendine uyuyan bir çocuktu. Anlatılacak gibi bişey değil yaşamak lazım. Ne yatağında yatıyor ne ayakta sallanmayı kabul ediyor, ne de birlikte yatmayı kabul ediyor yatma lafını duydu mu tepiniyor resmen , yorganı tekmeliyor hacı yatmaz gibi sen yatırıyorsun o kalkıyor.... Ne olur bir çözüm bilen varsa paylaşsın uyku ilacımı versem ne yapsam : ))))
( Bu arada ikinci 4 lü azıları çıkıyor galiba ama ya uzun bir süre daha böyle kalırsa ne yaparım ben ) Hiç iyi değilim dostlar hiç : (((
Etiketler: HATIRALAR, HAYATTAN NOTLAR
Dün akşam iş çıkışı pazara gittik annem, Arda ve ben. Arabasını yanıma almadım zaten pek bişey almayacağım diyerek... Pazarın ortasında koşturdu durdu, bütün tezgahlardaki adamlara yaklaşarak an güzel ses tonuyla " amda, amda, amdasııııı " deyip durdu. Bunu söylerken de nedense en sonunda söylediği amcaya amcası diyor.. Banada bir ara annesi deyip duruyordu ya işte aynen öyle, gerçi şimdi "Annediiim " diyor ve ben mest tabiki. Bütün pazar alışverişi boyunca bizi gülmekten öldüren ise, pazarda bir milyon,bir milyon diye bağıran amcalarla birlikte "bi miyyon , bi miyyon " diye bağırması oldu, ama avazı çıktığı kadar. Onlar ne derse Arda da tekrar etti durdu,papağan benim oğlum bu ara.
İşyerindeyim , yapmam gereken bir sürü şey var ama sallayarak yapıyorum bu ara, evime daha çok vakit ayırmaya başladım bu günlerde. Uzun bir süredir aynı yemekler etrafında döndüğümü çevirip çevirip yaptığımı fark ettim ve yaprak sarma yaptım dün mesela. Beni yemek yapmanın dinlendirdiğini söylemişimdir daha önce ama bu ara atlıyordum bu detayı, evim yemek dolu olunca huzurumda artıyor benim.... Çamaşırım da yok birikmiş, bu ara daha bir huzurluyum sanki ama uzun sürmez biliyorum. EEEE heralde daha şimdiden uzun sürmez dersem beyin yönlendirir tabi... Kötümser kişiliğim ağır basıyor bazen işte. Oğlumla konuştum biraz önce ne yiyorsun diyorum telefonda " seeetin " diyor zeytin yiyormuş zeytin delisi ama ağzında geveleyip suyunu iyice sömürüp posasını geri çıkarıyor, neyse alacağını alıyordur diyorum bende. 21 aylık oldu bu ara da benim böcüğüm... 2 yaşa 3 ay kaldı...
Etiketler: BÖCÜĞÜMÜN İLK DENEYİMLERİ : ), HATIRALAR, HAYATTAN NOTLAR
Valla ben bile inanamıyorum artık hayatımda olanlara, çalkalana çalkalana gidiyoruz hayırlısı... Aslında anlatacaklarım geçtiğimiz cumartesi gerçekleşti fakat ancak kafamı toplayıp yazabildim. Şok durumlarındaydım bir kaç gündür.
Annem hasta bayramdan beri, stresten sıkıntıdan sanırım vücudunda şişlikler ve alerji tarzı bişeyler çıkmış. Onu kafaya takıyorum bayramdan beri zaten... Hafta sonu Arda yı da alıp yanıma işe gideyim de annem bir cumartesi dinlensin demiştim aslında ama nerden bilebilirdim bunların olacağını. Bilseydim o günün lanetli olduğunu evden bile dışarı çıkmazdım valla. Ne gündü hala aklıma getirmek bile istemiyorum.
Neyse çıktık oğlumla yola kafamda yorgun biraz annem iş stresi falan derken düşüne düşüne gidiyorum yolda. Tam 1 metre genişliğinde şeridi olan bir virajdan geçmem gerekiyor ve arkada da bir gerizekalı taksici çok acelesi var galiba ( ! ) kornaya basıp duruyor. Çocuk var arkada da doğal olarak dikkatli dönüyorum virajı, çok tehlikeli bir yer çünkü
dar olduğu gibi bir de çift yön, geliş gidiş yani. Ve çok işlek bir yok bir anda o daracık virazda karşına kamyonlar hatta tırlar bile çıkabiliyor. Onlar geçerken sana yer kalmıyor yani düşün artık. Neyse tam virajın sonuna geldim düzlüğe çıkmak üzereyim ( bu arada arabanın vitesinde de sorun varmış, ikiden bir türlü üçe atmıyor, sorunlu gün diyorum ya ) daracık yol bir de kaldırım bozuk, 10-15 cm yükseklğinde bir kaldırım ama bozuk... Sıyırmamla jilet gibi kesti lastiği... Çektim sağa, arkada Arda kaldık öyle ... İndim baktım lastik kesilmiş ve inmiş. Lastik değiştiremem, hemen iş yerinden bir arkadaşı aradım geldi 5-10 dk içinde sağolsun ama lastiği değiştiremedi... Neden mi? Arabadaki lastiğin vidalarını açan alet yalama olmuş... Yarım saat kadar uğraştık, Allahtan yanıma Ardanın yemesi için bişeyler almıştım da kahvaltısını yaptı arabada. Beceremedik lastiği değiştirmeyi. Sonra dedim ki yoldan bir araba çevireyim. Onun aletleriyle deneyelim bir de olmadı yine o da uymadı. Ama bu duran arabadaki adam nur yüzlü diye tabir edilen derecede temiz yüzlü yaşlı bir amca. Arabada çocuk olduğunu ve benim ağlamak-
lı olduğumu da gördüğünden midir nedir benden daha çok üzüldü ve hemen bir başka araba durdurdu başka bişeyler denedik, ama inanın ki çok uğraştı her yolu denedi? Siz olsanız bu kadar koşar mıydınız bir insanın yardımına?? Anahtarı uymadı bizim arabaya alıp gider dimi ? Hayır beni öylece bırakmadı sonuna kadar uğraştı. En sonunda bir lastikçi aradı kendi telefonuyla hem de ve lastikçi 10 dk içinde yanımızdaydı. 5 dk için de de lastiği yaptı ve 10 YTL aldı sadece. Kendi arabasıyla geldi lastiği değiştirdi ve sadece 10 YTL aldı.
Bu arada bir de ne yaptı bu akılsız kişilik bilin bakalım, tabi o arada abimin araması ve annemin rahatsız olduğunu eve dönmemi söylemesi de cabası oldu... Arda arkada otururken kapıyı maçıp düşmesin diye onun tarafındaki kapıyı kilitlemiştim. Sonra karşıdaki kapıdan içeri uzanıp eline bir parça daha kek verdim ve arabanın koltuğuna elimdeki anahtarı bir güzel koydum ve kapıyı pat kapattım, bizim güvenlikli arabamızda tak kendini kilitleyiverdi anahtar içerde kalınca... Arda içerde hadi bakalım başımdan aşağıya kaynar suları bırak kaynar asitler boşaldı.... Beni o an kesseler herhalde canım acımzadı o derece uyuştu vücudum. Ne yaptık; Arda biraz anlatmaya çalıştım camın kenarındaki kilidi yukarı kaldırmasını ama oyun sandı ve içerden bana gülerek falan konuşmaya başladı. Korkarsa ben daha da panik olacağımdan bir an önce çözüm bulmalıyım dedim ve arka camı elimle biraz aşağıya doğru indirdim ve bastırmamla içindeki tırnağı kırdım ve kapıyı açtım. Fakat bu seferde cam açık kaldı. 1-2 cm. Nasıl rahatladım anlatamam. Hep tvlerde izlerdim arabada kilitli kalan çocukları. Düşündükçe nefesim kesiliyor. Ya camı açamasaydık ne olurdu. Valla diyorum ki ben o korku ile camı bile kırardım herhalde Arda ağlamaya başlasaydı. Şaşılacak kadar sakindi benim oğlum o gün lastik yapıldı , içerde kaldı falan bir saatten fazla arabanın arka koltuğunda oturdu. Şaşırdım.
Felaket bir gündü. Sonra eve döndüm anneme baktım iyiydi Arda yı tekrar anneme bırakıp işe döndüm, arabayı yaptırması için arabadan anlayan bir arkadaşa verdim. Yaptırıp pırıl pırıl bana geri getirdi sağolsun. Sadece lastik değişti ve camın tırnağı değişti. O gün akşama kadar sadece bir şeyi düşündüm. Ben o gün bir arkadaşıma gidecektim araba ile biraz uzak bir mesafe acaba oraya gitmemem mi gerekiyordu tek başıma Arda ile. Belki o yol başımıza daha fazla dert açacaktı..... Ve bir de o amcayı düşündüm nasıl oldu da o kadar arabanın içinde ona rastladım diye... " Hani kul sıkışmayınca hızır yetişmezmiş ya " ? ? Acaba mı? dedim tüm gün ..... Sana çok şükür Allah'ım.
Bu arada üstteki resimler Arda nın kendi çekimleri bu ara makineyi ne zaman elime alsam haykırarak istiyor vermezsem deliriyor ve en sonunda bu eserler çıkıyor ortaya.
Arda'nın bu ara favori cümlelerinden biri de bu. Evmize geediik ! Nereye gidersek gidelim arabayla eve yaklaştığımızda nasıl anlıyorsa hava karanlıkta olsa başlıyor bunu söylemeye sevine sevine. Bayıldım yine dün bu konuşmalarına. Bu gün hüzün çöktü yine içime işteyim ama aklım ve kalbim yine oğlumda kaldı. Bayramı dolu dolu geçirdik oğlumla kucak kucağa can cana.... Ama sonu yine ayrılık, neden bu kadar vicdan muhasebesi yapmaya başladım içimde anlamıyorum. Sabahları uyandığında beni " annesi,annesi" diye kısık bir sesle çağırması kulaklarımda çınlıyor yine. Bu sabah beni göremeyince ne yaptı acaba diyorum yine kendi kendime. Bir an önce kaçıp oğluma gitmek istiyorum yine. Uzun tatilsiz bir dönem var yine önümüzde hep bayram tatillerini bekliyordum onlar da bitti, hadi bakalım başka tatil de yok.
Güzel şeylere dönelim, he bu arada bayramda arabamız da bize kelek yaptı akünün ömrü bitmiş aküyü taktırana kadar minibüslerle dolaştık. Dün Cevahire gittik, ama felaket kalabalıktı nefes almaya bile yer yokyu diyebilirim. Yemek yemeye bile yer bulamadık diyebilirim. Neyseki bazı yerleri sakindi de oraları dolaştık. Koçtaşı gezdik mesela güzel şeyler vardı ben beğendim yani, bir kere daha sakin bir zamanda gideceğim inşallah. Çok gezdik kalabalıkta olsa eğlendik. Ardanın nar keyfine diyecek yoktu. Bardakta nar yiyişini resimleyemedim makinenin pilleri bitti. Tam bir nar hastası benim oğlum. İşte öyle ben yine işte, oğlum yine evde, evde deyince aklıma bişey daha geldi. Buket ( amca kızı )nerde? Ebde, Duygu( diğer amca kızı ) nerde? Ebde.... ( Ben soruyorum o cevap veriyor çokta tatlı söylüyor ebde )
Etiketler: ARDANIN İLKLERİ : ), HATIRALAR, HAYATTAN NOTLAR
Bana göre çok uzun olan, ama çabuk geçecek olan bir tatil daha yaklaşıyor... Çok ihtiyacımız var,benimde anneminde tabiki Arda' nında.. Çok yorucu günler geçirdim fakat tatil iyi gelecektir yani öyle umuyorum.
Böcüğüm hergün biraz daha büyümüş geliyor gözüme, fakat aramızda kalsın bu günlerde düz duvara tırmanan,hoplayan zıplayan bir yumurcak oldu. Hızına yetişrmiyorum. 2 yaşına yaklaşırken biraz huy değiştirdi. Buna hazırlıklıydım zaten ama yine de zor oluyor. İtirazlar, ben yaparımlar falan biliyoruz az çok okuduklarımızdan... Yolda yürürken bile elimi tutmak istemiyor. Düz yol olsa bırakayım koşsun ama annemden inerken bayır aşağıya iniyoruz, kucağıma alsam taşıyamıyorum,almasam kendi koşmak istiyor aşağıya doğru elimi tutmadan ... Tahmin edin işte gerisini. Kaç gündür uykuya da direniyor ama bu gece şükür ki erken yattı. Bir geçiş dönemidir diyor ve fazla üstüne gitmiyorum. Gelsene, versene, alsana gibi kelimeler de eklendi kelime haznesine , her seferinde gelir misin, verir misin diye düzeltmeye çalıştığım halde ama herhalde bu da ben,ben,benlerin bir parçasıdır diye düşünüyorum.
Bu arada benim oğlum "y" harflerini söylememekte ısrar ediyor nedense. Yeni konuşmaya başladığındandır herhalde düzelir diyorum ama zaman gösterecek. Mesela söyledikleri nat,nap,napma,savus ( yavuz dayısı ) falan gibi. Bir de arabaya "abaya" diyor, hoşuma gidiyor böyle yarım yamalak konuşması ama düzeltiyorum ki, öyle yerleşmesin kafasında. Sabah ben evdeysem baba gitti anne geldi şeklinde ard arda uzun cümleler de kurmaya başladı. 2 yaşına kalmaz çözülecek herhalde dili tamamen.. Bakalım hayırlısı..
Bu arada herkesin kurban bayramı mübarek olsun,herkes huzurlu ve sevdikleriyle bayram geçirsin inşallah.....
Yarın ve cumartesi bayram öncesi olması sebebiyle çok yoğun olacağım hadi hayırlısı....
Bu da hafta sonu tatlımız, petibörlü sakızlı muhallebi. Cumartesi gecesi bir baktım dolapta açılmış ve bir bardak içilmiş kutu süt ( Arda ya şişe süt alıyorum , eğer kullanmazsam ziyan olacak ) , değerlendireyim dedim ve böyle bişey çıktı ortaya... Güzelde oldu ama... Arda hiç tatlı yemiyor, belki de iyi yapıyor öylesi onun için daha iyidir bilemiyorum, ihtiyacı olsa zaten yer deyip geçiyorum ısrar etmiyorum.
Arda bu ara eline her kalem aldığında geçiyor topların başına, ben de aman duvarlar, koltuklar sağlam kalsın diye ses çıkarmıyorum. Boyanmadık 1 cm yerlerini bırakmadı. Bu resmi cumartesi çekmiştim ama bu gün itibarı ile toplar simsiyah oldu. Sonra da bayıla bayıla oynuyoruz toplarımızla. Bu hafta sonu oğlumla gezdik bol bol... Belki de o yüzden anlamadım zamanın nasıl geçtiğini. Dün akşamda saat 20:30 gibi tutturdu park diye. Hadi dedim giyindik çıktık parkta gezdik karanlıkta merdiven indik çıktık, dolaştık işte avare avare. Eskiden olsa kucak derdi ama yarım saatten fazla dolaştık gıkı bile çıkmadı... Bir ara parkın ıslak kumlarının üstüne yazın olduğu gibi oturmaya yeltendi ama neyseki durumu geçiştirdik. Biraz ısrar etti ama unuttu sonra...
Uygun fiyata ve çok eğitici bir sürü ahşap oyuncak var bu sitede ... Bayıldım, şimdilik birşey almayacağım olanlar yeterli fakat en kısa zamanda bir kaç şey almak için unutmayayım hem de paylaşayım istedim...
Etiketler: HATIRALAR, HAYATTAN NOTLAR
Bu ara bir de okul merakı başladı, ne olduğunu bilmiyor belki ama lego çantasını takıyor srtına okul okul deyip duruyor. Okula gidecekmiş muzur oğlum...
Bu da asla verme taraftarı olmadığım bir şeyi ilk kez verdiğim gün ( danone , markette dolaşırken gördü istedi kıyamadım ve arada bir olur deyip aldım, zira hergün bunlarla çocuk besleyenlere çok kızıyorum ) Arda nın sevinci ve kendi kendine ( kendi deyimiyle kemdim ) yediği anların resimleri, öyle güzel yiyor ki yarısı yere yarısı göğe... Burnu bile yemiş baksanıza...
Keyif adamı demiştim ya mekanımız koltuk akşamları ana oğul uzanıp günün yorgunluğunu atıyoruz...
Temizlik ruhunda var bu çocuğun eline paspas ya da süpürge almayagör, hemen kapıveriyor... Hafta sonu masadaki tuzlukla oynarken kaşla göz arasında kırdı. Elektrik süpürgesini de hiç hazetmediğinden saplı süpürge ile toplayayım camları dedim ama benim toplamam zar zor fırsat verdi, dur oğlum işim bitince vericem diye diye süpürdüm, kapıda öyle beni bekledi, en sonunda amacına ulaştı ve annesine yardım etti. Tabi camlar çoktan ortadan kalkmıştı.... : )))
Etiketler: ARDANIN İLKLERİ : ), HATIRALAR, HAYATTAN NOTLAR
Veda demiştim ama yorumlarıyla beni yalnız bırakmayan arkadaşlarım ve hayatla savaşım sonucunda yine buradayım, benim en büyük düşmanım zamansızlık.. Şu an bile beni bekleyen bir sürü işim var fakat ara verdim ne yapalım biraz da onlar beklesin değil mi? Ara ara da olsa yazmaya karar verdim....
Arda büyüdü hem de çok, inanamıyorum hayatın bu kadar çabuk geçtiğine 20 ayı bitti ve 2 yaşına sadece 4 ay kaldı. Her istediğini kah tam olarak kah yarım yamalakta olsa anlatabiliyor artık.. Bakar mısın diyecek mesela " baakaszın" diyor çok komik ya..
Artık cumartesi günleri mümkün olduğunca oğlumu da getirmeye çalışıyorum yanımda işe ve iki günümüz birlikte olunca o kadar mutlu oluyor ki görülmeye değer yani... Bu gün ne yazık ki yine ben işte oğlum evde. Hafta sonu bana sarıla sarıla bitiremedi içindeki özlemi.. Her dakika kucak kucağa gezdik, yattık , yuvarlandık. Çok iyi geldi bana bu hafta sonu yani : ) )
Geçtiğimiz haftalarda oyun hamuru yaptım Arda ya . Öyle zevkle oynadı ki ben bile bir ara öyle dalmışımki onunla oynamaya başlayalı 1 saati geçtiğini fark edemedim. Gıda boyası ile yaptım hamuru. Sarı, yeşil ve kırmızı ( biraz ellerim boyandı yaparken ama olsun ) eldiven ile yapmak belki daha mantıklı olabilir. Normal su ve un ile hamur yoğurdum ve içine gıda boyası kattım çok az ama. Çok eğlendik çocuklar çok seviyor hamur ile oynamayı bayıldı benim minişim.
Ara ara kısa kısa yazabilmek dileğiyle.
He bir de bu ara Arda bir çizgi filme takmış durumda çok seviyor hatta saatlerini de ezberledi aç diyor başlamnasına yakın. Ama güzel ve eğitici ben sevdim yani tavsiye ederim. Gece bahçesi, uyku saatlerinde oynuyor ve en sonunda bütün hepsi uyuyorlar uykuya teşvik için de iyi oluyor yani... 12:30 öğle saatinde ve 20:30 akşam saatinde 2 kere oynuyor. TRT çocuk kanalında..
Yazmayacağım artık, yazasım yok hiç, elim kolum kalkmıyor...
İyi değilim yani... 23 yaşındayım ama çözümsüzlüklar içinde üstümde sanki 50 senelik yük taşıyor gibiyim. Kabuğuma çekiliyorum bu günden itibaren yazmıyorum rahatlamakta istemiyorum yazmakta.........
Hoşçakalın blog dostlarım...
Etiketler: HATIRALAR, HAYATTAN NOTLAR
- 2 adet büyük boy patates ( çok büyük olmasına gerek yok iricelerini seçin yeter )
- 2 yemek kaşığı tereyağ
- 50 gr kaşar rendesi
- konserve mısır
- kornişon turşu
- salatalık
- sosis
- havuç salatası ( havucu rendeleyin biraz mayonez ve biraz yoğurt ile az miktarda salata hazırlayın ben 1 havuç ile yaptım iki kişilik oldu )
- siyah zeytin
- ketçap
- mayonez
- tuz
- kullandığınız meze türü salataları her seferinde çeşitlendirebilirsiniz amerikan salatası olabilir, acılı ezme olabilir v.s kumpire ne yakışacağını düşünüyorsanız ekleyebilirsiniz. Ben sadece yukarıdaki saydıklarımla yaptım. Gayet zengin bir kumpir çıktı ortaya.
Gelelim yapımına. İşte püf noktalar asıl burada zira daha önce uzun bir araştırma yapmadan önce bir denemem olmuştu ve patateslerin içi 1 saatten fazla pişirmeme rağmen çiğ kalmıştı.
- Pateteslerin kabuklarını iyice yıkayıp 5-6 dakika kadar düdüklü tencerede pişiriyoruz. ( Yalnız bazı düdüklü tencereler var ki 5-6 dakikada patatesi tamamen pişirebilir siz süreyi kendinize göre ayarlayın. Benimki biraz hava kaçırdığı için geç pişiriyor. Yani olması gereken patatesin sadece birazcık pişmesi tam değil, ön hazırlık gibi bişey oluyor yani bu )
- Bu arada patatesleri düdüklüye koymadan önce çatalla üç dört yerinden deliyoruz ki içi de iyi pişsin.
- Düdüklüden aldığımız patatesleri alüminyum folyo ile sarıp 200 derecelik fırına atıyoruz. Bir tepsi içinde. ( Piştikten sonra 1 saat kadar fırında sıcak olarak kalabiliyor ben eşim gelene kadar fırında beklettim geldiğinde hala içine konulan tereyağı eritecek kadar sıcaktı .)
- Fırından çıkarttığımız patatesi çukur bir yemek tabağına folyo ile birlikte alıp folyoyu açıp ortadan yarıyoruz folyoyu resimde görüldüğü gibi dekore edebiliriz.
- İçini açtığımız patatesin içine rendelenmiş kaşarın yarısını ve 1 çorba kaşığı tereyağı parça parça ekleyerek patatesi ezmek sureti ile yediriyoruz. Tuzunu da eklemeyi unutmuyoruz. Tam bu esnada çıkan kokuyu içimize iyice çekiyoruz .
- Sonra üstünü malzemelerimizle süslüyoruz ve en son ketçap mayonez ekleyerek servis ediyoruz.
İşte bu kadar basit deneyin pişman olmayacaksınız, sonra benimle deneyimlerinizi paylaşırsanız memnun olurum. Çünkü ben artık kumpirlerimi kendim yapabildiğim için çok mutluyum.
Afiyetle yiyin inşallah....
Etiketler: YEMEK TARİFLERİM
Oğlum çok iyi bu aralar azı dişleri çıkattı ve rahatladı, hayat onunla daha da kolaylaştı. Zaten oğlumda zor bir çocuk olsaydı herhalde dayanılmaz olurdu hayat. Mutlu bir çocuk her zaman anneannesini çok seviyor hatta bir yere gittiğimizde ve ya hafta sonları bunu bariz belli edecek kadar özlüyor. Bize o gün hep anneannesine gitmek istediğinin sinyallerini veriyor... Bazen dayanamayıp "anne anne anne annee" diye başlıyor sıralamaya... Anne diye tek söyleyince ben, "anne anne anne anne" diye siren düdüğü gibi tekrarlayınca anneannesinden bahsediyor.
Hafta sonu oyun grubumuzun buluşmasına katılacaktım ama ne yazık ki toplantım saat 16:00 a kadar sürdü eve gidip Arda yı almam bir saatten fazla sürdü. Toplantı Anadolu yakasındaydı. Buluşmuşlar Elif, Devrim ve Sinem... Eminim çok eğlenmişlerdir. Bu hafta inşallah aralarında olmak istiyorum. Allahım ne olur bu hafta bari ters bişey olmasın.
Hafta sonu eşimin abisinin kızıyla oturuyorduk. Aklımıza nereden düştüyse mantı düştü. Arda öğle uykusuna yatınca yoğurduk hamuru başladık mantıya 2 saatte tam 8-9 kişilik mantı yapmışız. Uzun zamandır bu tarz şeyler yapamıyordum. Afiyetle yedik bu her ne kadar zor bir iş gibi de görünse beni bu tarz işler beyin olarak son derece dinlendiriyor.
Uzun zaman yazmayınca insan hangisini yazacağını nereden başlayacağını bilemiyor aklıma gelenleri yazıyorum işte aralardan aralardak kusura bakmayın . Arda bu arada son derece net şekillerde konuşma çalışmalarına devam ediyor. Dün de geçmiş karşıma adam olmuş karnı acıkmışta " piloooav vaaa mı? " diyor pilav yerine ben onu yicem haberi yok.... Var mı sorusuyla başladı cümle kurma çabalrına " misssssket vaaaa mı? ( en favori oyuncağı, gözetim altında ) şeeeeke vaaa mı? v.s.......
Şu an yapmam gereken o kadar işim var ki ama kendime ara verdim biraz da ben kaçamak yapayım değil mi? Hep iş hep iş olmaz... Geçen gün öyle kötü bişey geldi ki başıma anlatmasam çatlarım... Cumartesi gecesi saat tam 01:30 bendeniz ertesi gününde pazar olması dolayısıyla gayet rahat bir şekilde koltuk tepesinde oje sürmekle meşgulüm. Hem de kırmızı bordo arası bir renk. Sen oje elimden kay yuvarlanmak sureti ile halıya desenler çiz. Oturdum halının başına resmen dokunsan ağlayacak durumdayım eşimde ne yapsın beni izliyor bir yandan da üzülme dur bakarız bir çaresine diyor. Sadece halıda değil koltuklara da gelmiş tabi birbölümü yuvarlanırken ama en az 30-40 cm lik alan desen çizdi işte düşünün yani. Ve işin kötü yanı evde aseton da yok bitmiş ve akıllı Hülya almamış. Aklıma hemen eltim geldi. Uyanık mı diye önce aradım sonra da gittim ondan aseton aldım. Ama yarım kutu aseton neye yarar, ancak 2-3 cm yeri silebildim onunla. Sonra ne yaptım açtım interneti baktım nöbetçi eczanelere ve sağolsun eşim gidip nöbetçi eczaneden 3-4 kutu aseton aldı da gecenin bir yarısı kurtuldum koca lekeden yoksa kahrımdan ölürdüm herhalde. Aramızda kalsın da eşimin gecenin 02:00 sinde eczaneye gidip eczacıdan aseton istemesi de ayrı bir komedi.. Düşünsenize "karım ojelerini silmeden yatamaz da 1 kutu aseton alabilir miyim" ha ha ha ha ..... Böyle bişey benden başka kimin başına gelebilir ki?
Bu arada sonunda evde de dışarıda yediğim lezzette hatta daha da nefis kumpir nasıl yapılır öğrendim. Hem de toplam 40 dk gibi kısa bir sürede.... Harika oldu hatta iki gün arayla iki kere yaptım doyamadım. İlgilenenler varsa tarifi verebilirim.....
Sevgiler..... Herkese.....
İşte bu da köyün vazgeçilmezlerinden patates. Ama oraya özgü bir lezzette ve birazdan ateş korlaştığında közlenmeyi bekliyor. Közde patates ayrı bir lezzet ya ama orada ben önceden sevmezdim ama bu lezzeti tadınca hayran kalmamak elde değil.
Bu balıklarda Sivas dağlarının arasından akan uzunca bir gölden tuttuğumuz balıklar. Akıntı yönüne bir ağ koyduk ve yollarını keserek kaçan balıkları olta falan olmadan çıplak elle tuttuk. 20-25 tane vardı akşam saydıkta : ,)))
Yine dağ gezilerimizden birinde odunlarla ateş yakıp demlediğimiz çayımız. Bu lezzette farklı oluyor bambaşka. Dağ suyuyla tertemiz...
Arda beyimiz toplanıp yayılan nohutları kabuklarından ayırıyor.
İşte bu da gezintilerimizden dağ manzaraları. Ah bi de şu makinemin tarihini ayarlamayı akıl edebilsem. Sürekli pil değiştirince böyle oluyor işte.
Yine köydeki evin yanından bir manzara...
Arda beyimiz yine muzurluk peşinde. Bir tane odun bulmuş sabah senfonisini gerçekleştiriyor, ters çevirdikleri küçük kazan ile...
Sobayı dürtüklüyor odun ile, çok ilgisini çekti bu kuzineler nedense... Her dakika eli kurum içinde simsiyah gezdi yani...
Bu da dağlarda yetişen dağ çileği dedikleri böğürtlene benzeyen ama böğürtlen olmayan bir meyve diyelim. Tadı böğürtlene benziyor. Çok güzel bir lezzeti var.
Son olarakta akrabalarımızdan birinin çok şirin köy evi, istermiydim acaba böyle bir evde ve orada yaşamayı... Köy evi dediysek bu evin içi de İstanbul dakileri aratmayacak derece de güzel yani... Bir de etrafındaki manzaraya bakarsak kim istemez ki burada yaşamayı...
Etiketler: HATIRALAR, HAYATTAN NOTLAR, SEYEHAT VE GEZİ